Kısa Film Fikri “Nalları Dikmek: Bir Sineğin Yalnızlığı”
10 Aralık 2021Köpekler En Yakın Dostumuz!
11 Aralık 2021Teorileri üstünkörü bilen benim gibi kişiler için komünizm, emperyalist devletlerin kapitalist politikalarına karşı özgürlük savaşında kullanılması için desteklenen bir fikir olarak gözüküyor. Benim kişisel yorumumun bu olmasının sebebi komünist devletlerde sanat, bilim ve özgürlüğün tam olarak yolunda gitmemesi. Yani bir yandan özgürlüğü ve eşitliği savunup bir yandan da üretilen yaratıcılık gerektiren ürünleri ve hizmetleri bile sınırlandırıyorsanız burada yanlış bir şey var demektir. Tıpkı bu sınırlandırma yüzünden komünist devlet politikalarından kaçıp, düşmanı oldukları emperyalist devletlerde ya da komünist düşünceleri savunan insanların liberal politikalar izleyen Cumhuriyetlerde sivrilmesi kendi içerisinde ironi barındırıyor. Bizim ülkemizdeki kemalist yobazların, İslam yobazlarına karşı yallah İran’a / Arabistan’a demesi ve İslam yobazlarının ise hâlâ laik Türkiye Cumhuriyetinde yaşamak istemeleri gibi.
CIA’in 20 yüzyılda soğuk savaş döneminde nasıl Amerikan sanatını desteklediğini ve küresel düzeyde 800’den fazla gazeteyi, dergiyi ve kamu bilgilendirme merkezlerini “propaganda varlıkları envanteri” adlı yeni bir bölüm oluşturarak etkilediklerini okudum. Şaşırdım mı? Hayır. Neden? Çünkü bu benim büyük hayallerimden biri. Hatta internette “Pelikan yapılanması“ adı altında Türkiye’nin eski seçilmiş başbakanlarından biri olan Ahmet Davutoğlu’na, bu yapılanmanın medya yolu ile siyasi darbe yaptığının iddiaları internette ortaya çıktığı zaman bu iddiaların gerçek olabileceği ihtimalini vermiştim ve o zamandan daha önce Sosyal Medya Pazarlaması için kurduğum sosyalimci.com adresinde, sosyal medyanın gücü ile ilgili bir yazı paylaşmıştım. (Linkedin gruplarında baya sevilmişti.)
CIA’in bu soğuk savaş zamanında 800’den fazla gazeteyi, dergiyi ve kamu bilgilendirme merkezlerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor olduğunu bilmek, bunu günümüzde yapmadığı anlamına gelebilir mi? Sanmıyorum muhtemelen hâlâ yapıyorlardır. Hatta yakın geçmişimizde Avrupa merkezli kalkınma ajanslarının ve ülkemizdeki vakıfların fonladığı ve desteklediği medya yayın organlarına bakmak, bu medya varlıklarını tespit etmek için ilk girişim olabilecektir. Hatta şunu fark ediyorum; doğuda tam tazminatlı çalışan bir askere verilen yıllık maaş ile tek kişilik bir yerel medya varlığı oluşturulabilir ve başarısı fonlanabilir. Devletimiz bir tane zırhlı araca yaptığı yatırım ile bu yerel medya varlığı ulusal medyaya dönüştürülebilir.
Peki Emperyalist Amerika’nın liberal politikalarının, Amerika’nın kapitallerine kimin düşman olduğunu biliyoruz, Amerika’nın bu düşmana karşı nasıl savaştığını biliyoruz. Peki Türkiye’nin bu çapta düşmanı ve ülkemizin bu düşmana karşı aldığı tedbirleri biliyor muyuz? Bilmemize gerek var mı? Bilirsek elimize devletimizi ifşa etmekten başka ne geçecek? Devlet sırrı sır olarak kalmalı düşüncesindeyim. Ki devletten ziyade hükûmetlerin, hükûmete gelmek isteyen partilerin, hükûmete getirmek istediği partiler olan şirketlerin ve kuruluşların fonladığı kanalların var olduğunu zaten biliyoruz…
Dipnot olarak da eklemek istediğim bir şey var. Söz Çakal Carlos’ta kitabını okurken dünyadaki terör trafiğinin bu denli hızlı olduğu zamanlarda Amerika, Rusya ve Avrupa üçgeninde yani liberal blok ve komünist blok arasında gerçekleşen bu terör savaşında Türkiye’nin adının birkaç yerde geçmesi, Türkiye’nin oldukça pasif konumda olması terör konusunda dertli olan ülkemiz için şaşırtıcı olduğunu düşündüğüm bir konudur. Bu durumun nedeni hakkında yapılacak çıkarımları da size bırakıyorum. Bu arada sanırım bu kitabı yarıda bırakmıştım. Taşınma aşamaları falan girmişti araya. Tekrar okumaya devam etsem iyi olur.