Okudum: Murat Menteş – Afili Hafiye
21 Eylül 2024Afyonkarahisar/Dinar tarafından Denizliye gelirken, Denizlinin girişinde, hemen yolun üzerinde sayılabilecek, gezmesi tozması oyalana oyalana 1-1 buçuk saatinizi alcak ya da almayacak ama “aaaaa böyle bir yerde varmış demek ki” demenizi sağlayacak bir yerden bahsetmek istiyorum. Burası Kaklık Mağarası! Mağaraya gitmek için Google’da araştırma yapanlar için hemen hap bilgileri vereyim sonra kendi gözlemlerimi ve araştırmalarımı yazının devamına ekleyeyim…
Kaklık Mağarasına Gidecekler İçin Önceden Bilinmesi Gerekenler
- Mağaranın için ıslak. Yürüyüş yolunda yer yer su birikintileri mevcut bu yüzden ayağınıza terlik giymeniz çorabınızın ve ayakkabınızın kuruluk seviyesine önem arz etmektedir. Ayrıca yerlerde su birikintileri olduğu kadar, tavandaki sarkıtlardan da yer çekimi marifeti ile kafanıza düşecek su damlacıkları elbette oluyor.
- Kükürt kokusunu biliyor musunuz? Ben kokuyu biliyordum ancak bu kokunun kükürt kokusu olduğunu bu mağarada öğrendim. Pis bir koku. Otoparkta bu kokuyu almaya başlıyorsunuz ve ortamdan ayrılana kadar sizi yalnız bırakmıyor.
- Ulaşım yolu ve etraf tozlu. Sebebi ise turizm yerinin etrafındaki mermer fabrikaları ve bu fabrikalara gidip gelen ağır taşıtlar ve iş makinaları. Ulaşım yolu ise çok kötü denemez. Karayolundan çıkıp 5-6 dakikalık bir mesafede. Yalnız yolun kenarındaki kırmızı üzüm bağlarının manzarası benim çok hoşuma gitti.
- Giriş ücreti kişi başı olarak alınıyor. 2024 Ekim’de kişi başı 35 TL idi, otopark için ekstra ücret talebi yoktu.
- Yaz aylarında çok renkli bir yer olduğunu düşünüyorum. Yüzmek için havuzu ve ayrıca kafetarya benzeri tesisi açık oluyormuş.
- Tuvalet imkanı mevcut. (Kullanmadığım için temizlik konusunda bir şey diyemeyeceğim.)
Önceden bilinmesi gerekenlere sanırım başka bir şey eklemeye gerek yok. Şimdi uzun uzun mağara hakkında konuşalım… Ulaşım kolaylığı açısından oldukça basit ve hatta acaba doğru yolda mı gidiyoruz diye düşündüğüm bir yoldu. Bu kadar mermer fabrikasının ve düz alanın içinde mağara olması beni şaşırttı ancak sonradan öğrendim ki burası tam olarak mağara değil, obruk… Yani yerin çökmesi ile yer altındaki boşluğun ortaya çıkması sonucu meydana gelmiş bir doğal güzellik. Ulaşım yolu karayolundan çıktıktan sonra 5-6 dakikalık bozuk bir yoldan oluşuyor. Yol boyunca araç olarak genellikle kamyon ve tırları göreceksiniz. Manzara olarakta sağınızda solunuzda meyve bahçeleri size eşlik edecek. Ekim ayında gittiğimizde henüz kırmızı üzüm yeni hasat ediliyordu.
Kaklık Mağarası Turizm Tesisi
Mağaranın tesisine giriş kişi başı 35 Türk Lirası olmakla beraber kelle başı veriyorsunuz. Araç için ekstra bir otopark ücreti talep edilmiyor. Otoparkı nasıl diye sorarsanız bence oldukça geniş. Tesis yazın çok canlı gibi gözüküyor, en azından potansiyeli mevcut. Yetişkinler için 180 cm derinliğinde, çocuklar içinde oldukça sığ yüzme havuzu ve yüzme havuzunun etrafında kafeterya, tuvalet, duş gibi genel ihtiyaçları karşılayabileceğimiz yerleri mevcut. Fakat ekim ayında kapalı olduğu için kesin bir bilgi veremiyorum. Tesis geniş bir alana kurulmuş olup oldukça temiz ve sezonun bitmiş olduğunu düşünürsek beklediğimden yoğun bir ilgiye sahip. Biz tesise girdiğimizde bir tur otobüsü misafirlerini topluyordu. Tura katılanlar ise giyimlerinden anlaşılacağı üzere yerel halktan misafirlerdi. Yerel halk içinde bu kadar canlı, talep edilebilir olması beni çok mutlu etti. Mağarayı gezerkende içerisinde ziyaretçiler olduğu gibi biz mağaradan çıkarkende bir okul tur ile gelmiş ve öğretmenleri eşliğinde mağaraya giriş yapıyorlardı. Dediğim gibi tesis oldukça talep ediliyor ve hizmet kalitesi belirli bir standartı yakalamış olması beni çok mutlu etti.
Kaklık Mağarası İçi
Ulaşım, ziyaretçiler ve tesis hakkında bilgiler verdikten sonra asıl olay mağaraya geçelim. Asıl obruk olan oluşuma mağara dedikleri için bende mağara diyeceğim kusura bakmayın. Mağaraya tahta bir merdivenle iniyor ve mağaranın içinde size ayrılan yürüyüş yollarını kullanarak geziyorsunuz. Ancak yürüyüş yolları yer yer su birikintisi olduğu için ayakkabı ve çoraplarınızın kuru kalması için terlikle dolaşmanızı tavsiye ederim. Ekim ayının soğuğunda dışarısı 12 derece olmasına rağmen mağaranın içi, mağaranın dışına çıktığımızda uff hava soğukmuş dedirtecek kadar sıcaktı. İnternetteki bilgilere göre mağara içi yaz kış sabit 24 derece sıcaklığını koruyormuş. Bunun sebei içindeki termal su olabilir. Ancak suyu ellediğinizde o kadarda sıcak olmadığını göreceksiniz. Ama o havada dışarıdaki su kadar soğuk değil.
Mağaranın içindeki yürüyüş yolu ve mağara yuvarlak şeklinde. Ortada oluşmuş traverterlerin etrafından dolaşıp, mağaraya indiğiniz merdivenlere geri dönüyorsunuz. Biz aşağı indiğimizde ilk olarak sağa dönmüş, traverterleri görmüş ve yürüyüş yolundan devam etmiştik. Burada benim ilgimi çeken bazı yapılar oldu. Birincisi mağaranın içinde bir dehliz, dehlizin önünde küçük çaplı sed ve ızgara gördüm. Bu yapı kullanılan malzemeye bakarsak zaten günümüzde yapıldığı belli oluyor ve girişi yasak olduğu için sonunu göremediğimiz yerin altına doğru gidiyor. Yolun devamında ise yeni bir dehliz daha görülüyor ancak burası ilk dehlizden daha değişik olarak günümüz teknolojileri kullanılmadan yapılmış olabileceği izlenimi veriyor. Fakat be kadar eski ve elle yapılmış gibi dursada günümüz teknolojisi bir kapı ile kapatıldığı için buranında içini görmemiz yasak olduğunu anlıyoruz. İnternette ki bazı kaynaklara göre 2002 yılında maden tetkit çalışmaları sırasında keşfedilmiş mağarada DSİ’nin bu dehlizleri açtığını ve burada çalışmalar yapıldığı hatta araştırmalara konu olduğu söyleniyor.
Mağara yolunda dehlizleride arkamızda bıraktığımızda yine sağımızda berraklığı ile kendine hayran bırakan doğal havuzumsu bir su kaynağı bizi karşılıyor. Suyun berraklığı burada o kadar güzelki anlatacak tek bir kelime bulamıyorum. Burada suyun berraklığıyla adeta büyüleniyoruz ve biraz suyun berraklığını izlemek için duruyoruz. Görünce insanın içini rahatlatan bir berraklıktan söz ediyorum…
Mağaranın içinin sıcak olması ve suyun kükürtlü ve diğer minarellerce zengin olmasından kaynaklı buranın şifalı olduğunu düşünenler ve hakkında çeşitli efsaneler orataya atılmış. Bu efsanelerdeki konularda yapılan bir araştırmayı, internette yaptığım araştırmalarda görmedim. Fakat araştırmamı Kaklık Mağarası özelinde yaptığım için belki bulamamış olabilirim. Belki sülfür, kalsiyum gibi minarellerin ve maddelerin yoğun olduğu suların şifaları hakkında bir araştırma yapsam yararlı olduğu konusunda bir şeyler bulabilirdim bilemiyorum. Yinede efsanelere de kulak kabartmak gerekir elbette. Bu efsaneler arasında kellerde saç çıkardığı ve deri/cilt hastalıklarına iyi geldiği dedikoduları mevcut. Takdir halkımızın… Ancak şunu da ekleyeyim. Su ve mağara iyi geliyor diye sakın travertenlere çıkmaya çalışmayın. Binlerce yıldır zarar görmemiş travertenlere binlerce yıl sonra siz zarar verebiirsiniz!
2002 yılında turizme açılan Kaklık Mağarası 2-2.5 milyon yıl önce çökelen kireçtaşlarını kükürtlü termal suların eritmeleri sonucu oluşmaya başlıyor.
Mağaranın ayrıntılı plan ve kesitleri ilk kez 2000 yılında Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Karst ve Mağara Araştırmaları Birimi elemanlarınca çıkarıldıktan sonra Koruma ve Kullanım Projesi hazırlandı.
Mağarada oksijen az ve insan sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşan karbondioksit ve hidrojen sülfür gazı fazlalığı bulunuyor. Bu nedenle mağaranın sadece küçük bir bölümü ziyarete açılmış bulunuyor. Mağaranın sıcaklığı 24 derece.
Jeomorfolog Lütfi Nazik
Kaynak: Türk Hava Yolları Skylife Dergisi Temmuz 2002 sayısı
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
1 Comment
💚