
Gittim: İncir Han – Selçuklu Kervansarayı
12 Mayıs 2025Tarih 21 Nisan 2025 Bucak Bucak gezdiğimiz Bucak ilçesinin son durağı Psidia’nın yüksekteki kartal yuvası Kremna Antik Kentindeyiz. Susuzhan, İncirhan falan derken zamanımız kısıtlı olduğu için gezilecek bir çok yeri atladık ve soluğu Kremna Antik Kentinde almaya çalıştık. Çalıştık diyorum çünkü gideceğim yolu seçerken biraz kumar oynadım ve oynadığım kumar pek hoş değildi. En azından eşim için hoş değildi. Yoksa ben köy yollarından, ormanların arasından geçerken manzaradan oldukça keyif aldım. Üzerinden o kadar zaman geçtikten sonra daha sakin bir kafayla düşünüyorum da sanırım Bucak yaşanabilecek nadide yerlerden birisi. Belki denizi yok, ancak doğası çok güzel. Kamp sandalyemi alıp, denizin dibine oturamam belki ama bu orman manzarasına karşı güneşi batırabilirim.
Dediğim gibi Kremna Psidia’nın yüksekteki kartal yuvası, zaptı zor, insanları gizemli. Her şeyin üstünde bir kent. Merak ediyorum böyle bir dağın başına neden böyle bir kent yapma ihtiyacı duymuşlar bu insanlar? Üstelik merakım bu sefer çok yüksek. Çünkü ticaret yolundan uzakta ve zorlu bir yol, etrafındaki tarım arazileri zorlu. Kent kurmamak için bu iki etkende büyük bir neden değil mi? Ama buna rağmen Kremna inşaa edilmiş. Üstelik bir inşa ki beni en çok merak ettiren durum şu; hani kuş uçmaz, kervan geçmez bir dağın başına kurulan kente Hamam, Tiyatro, Agora, Forum ve sutünlu yollar inşaa edilmiş. Milattan Önce kurulmuş olan bu kente bu heybet, bu özen tam olarak niye?
Aslında bu sadece Kremna için değil, Antik Yunan ve Roma yerleşimlerinin hepsinde bir şablon var. Antik kentlerin bu standartlaşmış düzeni, gerçekten de onların şehir planlamasındaki ustalıklarını gösteriyor. Agora, tiyatro, tapınak, hamam gibi unsurların hemen her kentte bulunması, hem işlevsel hem de kültürel bir “kent şablonu” olduğunu ortaya koyuyor. Bu, sadece mimari bir tercih değil; aynı zamanda sosyal, ekonomik ve siyasi hayatı düzenleyen bir sistem olmalı. Mesela, agora sadece bir pazar değil, aynı zamanda halkın toplandığı, fikir alışverişi yaptığı bir merkezdi. Tiyatrolar ise hem eğlence hem de propaganda aracı.
Bugünlerde bu kentin başına antik kelimesini ekliyoruz çünkü artık eski günlerinden sadece tarihi eserleri kalmış. Burada yapılan çalışmalarda çıkarılan eserlerin bazılarını Burdur Arkeoloji Müzesinde bazılarını ise yurt dışındaki bazı müzelerde bulmak mümkün. Bu bilgiyi nereden biliyorum? Çünkü Burdur Arkeoloji Müzesinde gezerken bazı eserlerin sadece fotoğrafları ve hikayesi bulunuyor. O hikayede çıkarılıp gittiği ülkeyi ve sergilendiği müzeyi öğrenebiliyoruz. Ülkemiz topraklarının bu zenginliğine hayranım. Tüm dünyayı besleyecek bir kültürel çeşitliliğe sahibiz, fakat bunları koruyacak kültüre sahip değiliz…
Kremna Antik Kenti dışında bir çok şey anlattım sanırım. Birazda burası hakkında bir kaç cümle kurayım mı? Tam tarif etmek gerekirse burası tam olarak yıkılıyor! Mecazen değil, fiili olarak yıkılıyor. Her taraf taş parçaları. Eminim etrafta yapılan eski evlerin harcında, bahçe duvarında vs. bu taşlardan vardır. Google’ın yönlendirmesiyle Kremna Antik Kentine geldiğimizde kapalı bir demir kapı ve üzerinde anlaması güç bir krokinin ve Kremna Antik Kentinin kısa bilgisinin yer aldığı bir tabela karşılıyor bizi. Hani krokide şu an burdasını diye bir şey olsa, ahhhh ne güzel olacaktı!
Bahsettiğim demir kapının önünde arabımızı bırakıp, içeri adım attığımızda ağaçlardan ardı arkası gözükmeyen virajlara ilerleyen bir yola giriyoruz. Eğer biraz meraklıysanız bu ağaçların arasına dalıp, parçalanmış sütun taşlarının olduğu alanları bulabilir, manzarası olan kayaların üzerine çıkıp biraz soluklanabilirsiniz. Çünkü yolunuz yokuş… Yokuşu çıkarken eşimi böyle bir yere getirmenin pişmanlığını duymaya başlamıştım çünkü hem saat geç oluyordu, hem o yoruluyordu hemde yokuş çık çık bitmediği gibi sanki bu yokuş hiç bir yere çıkıyor gibiydi. Çok çıktık uz çıktık ve sonunda sit alanı olduğunu, girişin yasak olduğunu, tellerle kaplı bir alanla karşılaştık. Bu aslında biraz iyiye işaret çünkü bu durumda burası bir yere çıkıyormuş demek. Fakat bizim çıkmak istediğimiz yer burası mıydı? Tam olarak bu noktada bir keçi imdadımıza yetişti. Şaka yapmıyorum. Cidden bir keçi imdadımıza yetişti…
Çok tarihi eser taşların süslediği bir tepenin zirvesinde, bir tarihi eserin üzerine çıkmış, esen rüzgarda sakallarının sallanışını fark ettiğim siyah bir keçinin gözlerini üzerimize diktiğini fark ettiğimizde tam olarak Kremna Antik Kenti’nin geçmişten gelen bir hayaletinin bizi Kremna’ya çağırdığını düşündüm. Fakat sonra kulağıma gelen sesler aslında bir keçi değil, bir keçi sürüsünün olduğunu fark ettirdi. Biraz meraktan, biraz umuttan keçilere doğru yürümeye devam ettik. Keçi gibi bizde çok tarihi eserleri, bir kaç seneye bile zor dayanacak olan ayakkabılarımızla çiğnedik. Üzgünüm ama ne yol var ne tabela. Çiğnemek zorunda kaldık. Çiğnettirildik… Fakat öyle ya da böyle Kremna Antik Kenti’nin günümüze ulaşan ne üdüğü belirli bir yapısı olan hamama ulaştık… Agora, Tiyatro vb. yerlerin tabelasını gördük fakat yazının başında da dediğim gibi buralar hep yıkılmış. Bizde insanlık olarak pek sahip çıkmamışız. Bir tiyatro tabelası koymuşuz ama o tabelanın yanına buranın nasıl bir tiyatro olduğunu, nereleri kapladığını vb. bilgileri açıklayıcı bir tabela koymamışız. Ne bilim bir 3D maket olur, bir görsel olur koymamışız. Koysak kötü mü olurdu? Gezmeye gelen turistleri bilgilendirir ve keyifli bir ziyaret geçirmelerini sağlardı.
Sonunda Kremna Antik Kenti’nin sağlam kalıntılarının oradaydık fakat akılda tek bir şey; Biraz soluklanıp aşağı inmek! Ama durum bu kadar da korkunç değilmiş… Niye biliyor musunuz? Çünkü Kremna Antik Kentinin Helenistik dönemden kalan bir şehir kapısı mevcut. Meğerse bu şehir kapısından aşağı doğru inersek, arabamızı bıraktığımız o demir kapının oraya inmiş oluyormuşuz! Geldiğimiz yola nazaran daha düzgün ve kolay bir patika yol! Fakat bu patikayı gösterecek hiç bir tabela vb. bir işaret mevcut değil. Hatta bu patika Kremna Antik Kentine’de ait değil gibi. Çünkü bahsettiğim kapının orada etrafı tellerle çevrili özel mülke benzeyen fakat henüz özelleşememiş, sadece onu koruyan güvenliğe hizmet eden bir yapı var. Bu yapının tellerinin yanından geçip bu patika yola girebiliyoruz ve bu durumu açıklayan hiç bir şeyin olmaması, buranın bu kadar gelişi güzel kaderine bırakılması beni aşırı sinirlendirdi! Kremna’nın taşları keçilere emanet, tabela desen hak getire. Bir antik kenti korumak bu kadar mı zor, yahu?
Aslında ilk söylemem gerekeni en son söylüyorum Hani buraya gitmek isteyenlerin görmesi gereken paragraf burası. Google’a buraya geldiğinizde sizinde karşınıza illa ki bu tellerle çevrili yapı ve demir kapı karşınıza çıkacak. Sakın kapı var diye girişinin orası olduğunu düşünüp girişmeyin. Tellerle çevrili yerin solundan patikaya girin, sakın özel mülke tecavüz ettiğinizi düşünmeyin oradan girin ve devam edin. O yolun sonunda Kremna Antik Kenti’nin helenistik döneminden kalan tarihi girişi sizi karşılayacak. Ardından yıkılmış antik kentin molozları arasında tarihe direnen hamam bölgesini göreceksiniz. Hamam bölgesini ve tiyatroyu dolaşın. Ardından geri dönüş yoluna geçin derim, ancak geri dönüş yolunu geldiğiniz yoldan değil, tam olarak molozların üstünden, yıkıntıları takip edereken yapmanızı tavsiye ederim. Böylelikle daha az efor sarf ederek daha detaylı bir gezi yapabilirsiniz. Helenistik kapıdan çok fazla yokuş çıkmadan tarihi alana giriş yapın ve sonra yokuş aşağı salına salına geze geze geri dönün. O kadar geyik yapıp en önemli bilgiyide en son vermek bence burası hakkında bilgi almak isteyenler için büyük şerefsizlşk olacaktır. Tabii bu başka bir konu…
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
1 Comment
💚💙