
2023 Takvim Yılıyla Birlikte Tükenen Ömrüm
2 Ocak 2024
Sharm El Sheikh – 4. Gün Çölde Safari
10 Ocak 20242024 yılı milletvekili maaşlarını görünce biraz dengem bozuldu. Özellikle hem milletvekili emekli maaşı alıp hem de tekrar milletvekili seçilen vekillerin maaşlarını görünce sadece dengem değil, her şeyim bozuldu. (Toplam 239 Bin Türk Lirasından bahsediyoruz. Aylık olarak. Senelik değil.) Kendi kendime dedim ki “Milletvekili olmalıyım!” Fakat önce beni seçecek bir millet bulmalıyım. Ancak milletle benim aram bozuktur, hem asosyal hem de insan sevmeyen değişik bir tipken beni sevecek ve seçecek bir millet bulmak zor olacağı kanaatindeyim. İşte bu yüzden kendimi vekil seçtirecek, belirli bir “milleti olan organizasyonlara” katılmam gerektiğini düşündüm. Yani partilere.
Parti organizasyonu da yeterli değil çünkü bunun cinsiyet partisi var, bekârlığa veda partisi var, after partisi var… Benimki biraz daha böyle seçimlere hitap edecek bir parti olmalı. Öyle damsız girilmeyen partilerin adamı değilim tabii ki ama damlı girilen partilerin adamı da sayılmam. Damların aktığı bir partiye de tamamen karşıyım. Özlem ZENGİN skandalından ötürü anlayacağınız üzere Ak Parti benim için yeterince ak değil. Üstelik Ak Parti’den vekil seçilebilmem için belirli bir birikime ya da geçmişe ihtiyacım var. Hayır, sakın yanlış anlamayın, birikimden bahsederken entelektüel bir birikimden bahsetmiyorum. Konu tamamen parasal ve çevresel ki Ramazan CAN skandalını görüyorsunuz sizler de… İnsanlar öyle güzel çevre biriktirmiş ki bir yerlerde bir şeyler “rahatlıkla” olabiliyorlar. Hey gidi hey ne para ne çevre biriktiremeyen üstelik parti sevmeyen, akıtan damı tamir ettirmek isteyen ben, ne yapayım vekil seçilmek için? Anlaşılan bana siyasi bir parti lazım.
Meclisteki diğer organizasyonları düşünmem ve düşürmem gerekir. Ak’ın tersi karadır diye düşündüm imanın altı şartını sorguladım. Birisi dedi ki cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, milliyetçilik, devletçilik ve inkılâpçılık. Sanırım ben bu kadar dindar değilim. Çünkü biliyorum ki Mustafa Kemal Atatürk’ün ektiği tohumlar, büst önünde ağlayanların gözyaşlarıyla yeşermez. Ben ideolojik olarak bir taraf olurum, bir taraf benden olsun diye o taraf olmam. Netflix yapımlarının matematiği gibi uydurulmuş formüllerle vekil seçilemem. Birazcık başörtü, birazcık kürt, birazcık İzmirli, birazcık popüler kültür hop vekilimsi vekiller. Bana şöyle daha karakterli bir şeyler lazım.
Karakter deyince aklıma biraz da Milliyetçiler geldi. Bunların mecliste seçeneği de bol. Benim için birden fazla seçenek var ancak maalesef ben onlar için seçenek olamıyorum. Çünkü anne tarafım göçmen, Pravadi, Tırnova ve Bosna. Baba tarafım Milliyetçi olamayacak kadar yerli. Hepsi Adapazarılı. Oysa Milliyetçi olmak için ilk önce Asya’dan göçmek gerek… Göçmek olmadı mı? O zaman isimden kurtarmak gerek. Yalnız ben isimden de ofsaytım. İsmim Emirhan, Cengizhan, Alparslan, Tuğrulhan ya da bilimum Asyalı çekik gözlü büyük komutan ismi değil. Ebeveynlerim osuruktan Serkan demiş bana. Hayır, isim olarak pek bir anlamı da yok. Zaten annem bu duruma tav olmuş da babam vefat ettikten sonra; o zaman senin ismin Burak olsun, demiş. Oysaki ben ismimi matematik öğretmenimin değiştirmesini isterdim. Fakat hiç Serkan isminde öğretmenim olmadığı gibi, hiç erkek matematik öğretmenimde olmadı. Yinede teşekkür ederim anne bana bu muhafazakâr ismi koyduğun için! Sanırım artık vekil olmak için uygun parti mi buldum!
Hemen kimliğimde yazan Serkan isminin yanına gayri resmi Burak ismimi çiviliyorum, başımda takke, elimde tespih yola çıkıyorum. Zaten ben Sosyalist Siyasal İslamcı sayılırım! Fakat İslamcılar da kendi içlerinde fraksiyonlara ayrıldıkları için biz bugün bu durumda değil miyiz? (Evet, Ölümlü Dünya göndermesi, güzel filmdi ama 2.’si ilki gibi değil. Zaten neyin ilki tekrarı gibi olur?) Fakat muhafakazar partilerin içine girersem ne olacak? Her kongrede bölünüyorlar, daha milletvekili olmadan bölünen bir partide taraf seçmek zorunda kalacağım! Bu muhafazakârlar bir kongre daha kaldıramazlar bence. Bu yüzden muhafazakâr partilere kongre yapmak yasaklansın ve parti başkanlığı babadan oğla geçsin. Zaten Erbakan da onu istemiyor muydu? (Fatih olan, Necmettin değil.) Mesela Saadet Partisi… Adamlar amip gibi sürekli bölünüp duruyor. Amip dediğimiz canlı bölüne bölüne çoğalır, bunlar bölüne bölüne meclisi çoğaltıyor kendilerinde kayda değer bir çoğalma henüz sezilebilmiş değil.
Offf of! Ne olacak benim bu “Gelecek”teki vekillik derdime “Deva”? Anlaşılan derdime çare baytarım yok…
Aslında tipime biraz çeki düzen versem benden iyi TİP’li olur. Bu soğuk kış günlerinde yeşil parka ile bir adım atmak istiyorum… İstiyorum da ne göreyim! Hasssiktir lan! Yeşil parkaya bu kadar para verecek işçi sınıfı mı olur? Bunlar ne biçim proletarya? Bunların letaryası gitmiş, prosu kalmış! Pro kapitalist burjuva çocukları! (Evet, bu bir küfürdü.) Fakat kendime gelmem gerek, benim milletvekili olmam şart ve belli ki bunu başarabileceğim sadece bir parti var! Kitlesi küçük, oy dağılımı çok net, milletvekili olabilecek kadar temiz sicile sahip üyesi olmayan, temiz sicili olanlarında onlarla görünmek istemeyip uzaktan destek verdiği bir parti. Fakat baya eksiğim. Mesela gezide hiç gaz bombası yemedim. Ama olsun Beşiktaşlıyım… Hiç eylemlere katılıp, gözaltına alınmadım çünkü memurum. Ah keşke şu memuriyetten önce birkaç kez kendimi fabrika kapılarına falan zincirleyip birkaç kez gözaltına alınsaymışım şimdi ne güzel daha kolay TİPli olurdum. Ama olsun Hatay’da bulundum, Samandağ’da Hızır Aleyhisselam türbesini tavaf ettim. Hacı komünist siyasal İslamcı sayılırım. Üstelik Sakaryalı olduğum için doğuştan hafız sayılırım. Bence yeşil parkam olmasa da yeşil komünist olarak TİP’ten 2. sıra milletvekili olabilirim. Niye olmasın?
Üstelik TİP’e yapacağım katkılarla yeşilliğe Hatay’dan Zeytinyağı ve Nar ekşisi eklemiş olurum. (Lafı açılmışken Hatay lezzetlerini çok özlüyorum ya…) Ben öyle diğer vekiller gibi mecliste ucuza yemek yiyecek değilim… Vekilliğin hakkını verecek projelerim var. Ayrıca hakkını savunacak memur işçi sınıfına da hâkimim. Fakat Anayasa mahkemesini dinlemeyecek kadar hâkim değilim. Ben kimin büyük, kimin önünde eğilmesi gerekir, kim önünde dikilinir iyi bilirim. Evvelallah MHRS’den randevu alıp hastane köşelerinde çok dikilmişliğimiz var. Elhamdülillah…
Üff bizi neler bekliyor neler… TİP’te Hacı komünist hafız siyasal İslamcı biri olarak katılsam neler olur neler? Venezuela Komünist Partisi’ne Müslümanlığı getiren Ilich Ramirez Sanchez yani nam-ı diğer Çakal Carlos gibi TİP’e İslami bakış açısı getiririm. komünistlerin, sosyalistlerin illa ateist olması gerekmemeli bence, Cemil Meriç demiyor mu Sosyalizm İslam’ın alt kümesidir diye? İslami bakış açısını getiremezsem TİP içinde İslami bir ses olurum. Bunu gören İsmet ÖZEL öyle boş durur mu? Tabii onun da komünist damarı tutar. Hop bir bakmışsınız İsmet ağabey TİP’te… Eeee İsmet TİP’e gelirse, İstiklal Marşı Derneği de onun peşinden gelmez mi? Gelir tabii… İstiklal Marşı derneğindeki milliyetçilerin TİP’e gelince komünist milliyetçilik akımı başlayacak. Tabii bunu gören Milliyetçiler işçilerin emeğini kıskanıp ve güçlenen TİP’e karşı savunma yapmak için kendi aralarında TURAN kuracaklar. MHP, İYİ Parti, BBP falan işte… Fakat bunların birliği TİP Milliyetçiliğine yetmeyecek! Çünkü Ülkü Ocaklarında Komünist Milliyetçiler kızarıncaya kadar iyice pişecek. Güzelce kızardıktan sonra sokaklara dökülen Komünist Milliyetçiler Ramazan CAN’ı tanımayan bütün emekçileri bulup, haklarının sömürülmemesi için, liyakat için, özgürlük ve adalet için, yeniden büyük Türkiye ve yaşanabilir bir dünya için… Tohumlar fidana… Fidanlar ağaca… Ağaçlar ormana dönmeli yurdumda…
Son olarak sürçü lisan ettiğim görülmüştür, umarım affolunur. Fakat ülkemizin içinde bulunduğu durumda yaşanan bu sıkıntılar benim sürçü lisanımın yanında lafı bile olmamalı. Görüyorsunuz ki bir yerde artık siyasetten uzaklaşmış iş ve işçi bulma kurumu gibi çalışan bir organizasyon, bir tarafta iktidarın iktidarına yol açan bir muhalefet gözlemlenmektedir. Bir avuç insan mecliste hak savunmak için bir yerlerini yırtarken fazla güçlü olacak diye bir tane adamlarını vermeyen adalet elçileri anayasayı ayaklar altına almıştır. Diğer tarafta efsane bir siyasi partinin ideolojisini kaybedip Türkiye’ye yeni yeni partiler kazandırması bence Türk milletine yapılmış en büyük ihanet değil midir? Desteklediğimiz insanların ideolojilerini koruyup, kollayıp ve hayata geçirmemiz gerekirken onları putlaştırıp bunu kavga meselesi haline getirmemiz niye? İşte ben bunu affedemiyorum. Bir yanda kemalist olduklarını iddia eden insanların din düşmanlığını laiklik zannedip Atatürk ilkelerini korumak yerine düşmanlık ederken, diğer yanda Erbakan gibi bir adamın denk bütçesini, havuz sistemini iktidara dayatmaya çalışmak varken kendi içinde organize olamayan bir partinin bölünen ideolojileri altında ezilmiyor muyuz? Bu sene seçim yapıldı ve seçmenlerin çoğu kendi fikirlerini temsil etmeyen bir adaya oy vermek zorunda kaldı. Türkiye bu kadar kısır bir ülke mi? Peki ya ülkede 3-4 kişiyle ana muhalefetten daha güçlü bir muhalefet yapan TİP’e ne demeli? Denecek çok şey var fakat alabileceğim cevaplar beni üzecek…
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
1 Comment
🤦🏻