Instagram’ın Engelenmesi ve Kaosun Yönetimi
30 Ağustos 2024İDEOLOJİK BOŞLUK, YAPAY ZEKA VE ROBOTLAR
7 Eylül 2024Ot Dergisi’nin Mart ayı sayısında Gülsen İşeri’nin Kürt işçiler ile alakalı bir yazısını okumuştum ve ardından Kürt İşçiler ve Irkçılık başlıklı yazı paylaşmıştım. Benim canım karım bu kadar faşist ve ırkçı bir yazıda bahsettiğim ve takılması gereken bir çok konuyu es geçip Gülsen İşeri’nin “Kadınlar için hijyen koşulları da erkeklere göre çok daha önemli bir ihtiyaçken ne yazık ki o bile sağlanmıyor.” alıntısına kafayı takmış.
Feminist gündemi yeterince takip etmeden bu yazıya başlıyorum o sebeple pek nitelikli bir şey çıkmayacaktır. Sadece zihnimden geçen birtakım yansımaları, donanımsız bir şekilde aktaracağım. Öncelikle yazının başlığı çok sıradan değil mi? Defalarca karşılaşmışızdır. Ama hani idrak noktasında biraz sıkıntımız olabilir mi?
Feministler niçin “Eşitlik!” naraları atıyorlar anlamakta zorlanıyorum. Terminolojik bir hata üzerine kurulmuş gibi her şey. Bu kadar lüzumsuz bir tartışmaya insanları sokmanın anlamı var mı gerçekten? Eşitlikle adalet arasındaki fark yeterince açık değil mi? “Eşit olmak istiyoruz.” denemez. Eşit olmak değil, adalet istiyorsunuz. Ki bu noktada kimse de yadırgayamaz bunu zira bir adaletsizlik olduğu ortada. İşveren veya herhangi bir kişi, adil olmadığı için kadınlar yakındıkları durumlara maruz kalıyorlar. Ama bu yalnızca kadınların başına gelen bir şey değil, değişik formlarda çok çeşitli adaletsizliklerden dolayı erkekler de sıkıntı yaşıyorlar. Bu iş kollarıyla ilgili toplumumuzun oluşturduğu tabularla ilgili ve tek fark kadınların sahneye çok daha sonraya çıkmış olmaları.
Örneğin, okul öncesi öğretmenliğinden mezunu erkekler de var. Ama bir anaokuluna öğretmen seçilirken erkek öğretmenlerden ziyade kadın öğretmenler daha çok tercih ediliyor. Arama motoruna “Erkek okul ö…” yazdığımız anda karşımıza “Erkek okul öncesi öğretmeni olur mu?” ibaresi çıkıyor. Dergipark’ta yayımlanmış şu makale de dikkate değer. Bu konuda ciddi bir arama sonucu mevcut. Benzer durumu farklı alanlarda yaşayan pek çok kadın var. Ama kadınların sayısının daha çok olması erkeklerin bu durumunun görmezden gelinmesine neden oluyor sanırım. Bulunduğum sosyal mecrada hep erkekleri savunmam ve kadınlara haksızlık yapmamla ilgili eleştiriliyorum. Fakat amacımın net olarak görülmediğini düşünüyorum. Belki bunu okuyanlar da diğerleri gibi düşünebilir. Ama amacım şu, kadınlar özelinde bir sorun değil bu. Bu bir adaletsizlik, toplumun kalıplaşmış rol dağılımıyla ilgili bir şey ve buna yalnızca kadınlar maruz kalmıyor. Bunun farkındalığını oluşturmak istiyorum.
Kadınlarla erkekler eşit değiller ve bu eşitsizlik sadece bedensel anlamda değil zihinsel ve karakteristik anlamda da var olan bir şey. En basitinden renklere bile baktığımızda farklı şeyler görüyor, farklı şekillerde izah ediyoruz. “Ayakkabının eşi” ibaresiyle aslında ayakkabının diğer teki ifade edilir. Onlar birbirlerinin eşidir ama birbirlerinin yerine konamazlar. Biri diğerinin yerini tutmaz. Giyilebilir mi? Giyilebilir ama ayaklara ve ayakkabıya yapılmış bir adaletsizlik olur bu. Erkek ve kadın, birbirlerine eş olabilir ama eşit olamazlar çünkü eşit olurlarsa adaletsizlik meydana gelir çünkü doğalarına aykırı bir duruma maruz bırakılırlar ve bunu sadece fizyolojik ve biyolojik yapı deyip geçemeyiz. Görme biçimlerimiz, zihinsel faaliyetlerimiz vs. çok büyük farklar var. Bir yazılım işinde örneğin iki cinsiyet de aynı işi yapabilir. İki cinsiyet de uçak tasarlayıp onun her türlü aşamasında çalışabilir. Burada hiçbir kuşkum yok. Fakat işten beklentiler, o iş esnasında iki tarafın geçeceği evreler, o işi görme biçimleri, duygusal ve mental durumları vs. tüm bunlar da fark oluşturacak demektir. Yani bir uçak yapılacak ama nasıl yapılacak? Bir bütün olarak tüm kadınlar bunu yapabilir mi yoksa aralarında cevval bir kısım kadın mı yapabilir ya da erkeklerin çoğunluğu mu yapabilir yoksa bir kısmı mı?
İki cinsiyet de isterlerse kendilerini geliştirip birbirlerinin özelliklerini karşılayabilirler. Geliştirmek dedim ama bu deformasyona da neden olabilir. Zira cinsiyetin getirdiği/gerektirdiği birtakım özelliklerin kaybı da söz konusu olabilir. Bu aşamalarda yeni problemler de doğabilir ama bu, bu bağlamın konusu değil şu an. Varmak istediğim yer şu, bir kadın bir erkek gibi çok rahat bir şekilde bir yazılım firmasında çalışabilir, çalışmalıdır, bu onun hakkıdır. Bu erkeklerle eşit olduğu için değil, adaletin sağlanmasından kaynaklıdır çünkü iki taraf da aynı eğitime ve niteliklere hatta kadın çok daha fazlasına sahiptir/sahip olabilir örneğin. Ama bu noktada bir geri kafalılık söz konusu olduğu gibi maalesef eğitim ve beceri noktasında eşitlense de bir şeyler, diğer birtakım farklılıklardan kaynaklı olarak kadınlarla çalışmanın zor görülmesinin de payı vardır.
Formasyon eğitimim sırasında bir hocamız, yaklaşık 80 kişilik bir sınıfta, erkek müdürle mi kadın müdürle mi çalışmak istediklerini sorduğunda öğrencilere, kadın öğrencilerin bile büyük çoğunluğu erkek müdürü tercih etmişlerdi hatta baya gülmüştük o esnada. İşte bu aslında sadece bir kendini geliştirmişlik meselesi olmaktan çıkıyor bir yerde. Çalışma kolaylığı, konforu, maliyeti vs. her şey birleşiyor. Yani biyolojik, psikolojik, bilişsel her türlü varoluşsal ve kadınsal özellik, alınmış olunan başarılı eğitimin önüne geçebiliyor. Bu bir erkeğin anaokulu öğretmeni olmasında yadırganmasının da sebeplerinden biri olabilir. Çünkü bir kadının duygusal durumu ve empati kurma yeteneğiyle erkeğinki aynı değildir ve bu da görmezden gelinen biyolojik bir farklılıktır. Bu sebeple eğitim anlamında eşitlik sağlanmış olabilir ama biyoloji devreye girer. Ama bu noktada da işte bazı erkekler bunu çok daha güzel yapabilirler. Bazı erkeklerin bunu çok güzel yapabiliyor oluşu tüm erkeklerin bunu yapabileceği anlamına gelmediği için orada problem oluşuyor.
Aslında bir yerde biyolojimizden kaçamıyoruz. Sadece ya şartlar bize ve farklılıklarımıza uyum sağlıyor ve bizi kabulleniyor ya da biz şartlara uyum sağlıyoruz ve o işte çalışabilmek için daha az ücrete tabii oluyor ya da biyolojik özelliklerimizden bir şeyler kaybediyoruz.
Daha iyi bir hijyeni sadece kadınlar değil erkekler de hak eder. Kendisine bağırılmamayı sadece kadınlar değil erkekler de hak eder, psikolojik-fiziksel şiddete uğramamayı sadece kadınlar değil erkekler de hak eder. Gereken maaşı almayı yalnızca erkekler değil kadınlar da hak eder, aynı eğitim seviyesinde ve nitelikte olmasına karşın ezilmemeyi kadın da hak eder. Yani adalet, ahlak, incelik, zarafet ve dünyadaki tüm iyi ve kötü şeyler herkes için. Herkes hak eder.
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
1 Comment
Konu şahane, anlatım ve yaklaşım da güzel ama şartlarda mhep erkekten yanasınız. Ben kadınların bir çok yeteneklerini ve pratik zekaları sayesinde daha hızlı çözüme ulaştıklarını görüyorum.