Kürt İşçiler ve Irkçılık
20 Ağustos 2024EŞİTLİK Mİ ADALET Mİ?
7 Eylül 2024Yine geç kalınmış bir yazıyı baştan kompoze edip yayınlayalım bakalım. Bu seferki konu başlıkları ülkemizde Instagram’ın kapatılması, bu krizin yönetimi, web ekonomisi ve topluluk yönetimi. Belki bu başlıklar daha farklı ya da başka biri daha başka tanımlar getirebilir ancak benim konuşmak istediğim ve eksikliğini gereğinden fazla gördüğüm konular bunlar.
Haber akışını olabildiğince minimal ve rastlantısal takip etmekteyim. Bu yüzden bahsedeceğim konularda belki endişelerimi ve gördüğüm eksiklikleri gideren adımlar atılmış olabilir ancak bu minimal haber akışımdaki çok koyu idealist insanları bu çözümler ya da eksiklikler tatmin etmiş sayılmaz. Bu sebeple Instagram’ın kapatıldığı ve kapalı kaldığı süre boyunca gözlemlediğim krizin yönetimi tam bir kaos ortamı oluşturdu. Bu noktada da merak ettiğim fakat merakımı gideremediğim bir sorular var; basit bir hikaye ile bu kaos çözülebilecekken neden kaosun büyümesine izin verdiler, yani bu kaos kime ve nasıl yaradı?
Bu kaosun oluşmasını önlemek için bir hikaye oluşturmamız gerekirdi ve bu hikayeyi inşaa edebilmemiz için netlik getirmemiz gereken konular vardı. Bu konuların en başını çeken konu ise; İsrail ve Hamas arasındaki problemde hangi taraftayız, buna cevap vermemiz gerekiyor. Hangi taraftayız: İsrail’in mi, Hamas’ın mı yoksa insanlığın mı?
Mesele bireysel olarak insanlığın yanında olmamız gerekirken, olduğumuz tarafın yaşanan çatışmadaki bir tarafa addedilmiş olmasından kaynaklı olarak bizde çatışmalarda bir taraf olarak gözüküyor olmamız olduğunu düşünüyorum. Çünkü çatışmaları başlatan Hamas, çatışan İsrail. İnsanlık ise tamamıyla silahsız bir şekilde çatışma meydanında etkisiz hale getirilmiş. Bir terörist grubun, terörist bir devlet ile uluslararası hukuku tanımadan birbirini yemesini izlerken insanlığın ölüşüne tepkiliyiz. İstediğimiz; çatışmaların ve savaşların centilmence, insani koşullarda, uluslararası hukuksal kriterlerde, basit müsabakalar halinde iki ayaklı olarak (deplasman ve iç saha) oynanması. Fakat bir bakıyorsun ki bu müsabakalarda ne hakem var, ne kural. Üstelik müsabaka belirli bir oyun alanı içerisinde de oynanmamakta. Tamamıyla taraftarların içinde, taraftarlarında dahil olduğu saçma sapan bir olaylar silsilesi içinde.
Peki konuyu toparlayalım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti taraftar grubu olarak ilk hatayı bir taraf olmakla yaptı gibi geliyor bana. Bu tarafını seçmek ve belli etmek Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hükümetini ilgilendirirken milletini pek ilgilendiren bir konu değil. Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hükümetini, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milleti sadece yüzde 52.2’si seçmiş durumunda ve hükümet, bu milletin sadece yüzde 52.2’sini temsil edemez. Etmemeli. Üstelik bu taraftarlık şeffaf bir zemin üstüne olmadığı için Türkiye Cumhuriyeti bir taraf ama hangi taraf olduğunu göremiyoruz.
Hükümetin Filistin yanlısı söylemlerinden, milletin belirli bir kesimi mutlu, aynı hükümetin İsrail lehine hareketlerinden başka bir kesimi mutlu. Hükümetin insanlık adına olan hareketlerinden ve söylemlerinden herkes mutlu olacak fakat hükümetin, devleti götürdüğü yönde böyle bir eylem ve söylem bütünlüğü görebilmiş değiliz. Çok ilginç… Üstelik bu çelişkilerden bahseden eylemleri ve söylemleri de meydanlardan vs. çok çabuk silinmesi de düşündürücü bir durum fakat bu düşüneceklerimiz başka bir yazının ve hayatın konusu.
Peki bu minvalde nasıl bir hikaye yazmamız gerekirdi? Öncelikle biz Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet organizasyonu, hükümet organizasyonu ve milleti olarak insanlık tarafında olacaktık. Problemimiz ne İsrail ne de Hamas olacaktı. Yangını çıkartan kıvılcım Hamas ile ilgiliydi ama yangın terörist faaliyetleri destekleyen bir platformdaydı. Ülke gözetmeksizin biz insanların derdi Gazze’de çocukların ölmesi, hastanelerin, okulların bombalanması, masum insanlara işkence edilmesi değil miydi? Bunun için boykotlar ve mitingler düzenlemedik mi? İşte Instagram’ın kapatılma hikayesi de tam olarak bu olmalıydı. Türkiye Cumhuriyeti Hamas’ı desteklediği için değil, Instagram platformu ve onun bağlı olduğu META terörist eylemleri desteklediği için Instagram’a erişim engeli gelmeliydi ve bu sadece bizim ülkemizde değil, İsrail’i boykot eden tüm devletlerde ortak bir kararla meydana gelmeliydi. Çünkü Instagram’ın engellenmesi Müslüman nüfusu yoğun olan Müslüman ülkeler diyebileceğimiz bir çok asya ülkesinde meydana geldi fakat bu ülkelerin hepsi bireysel çıkarları doğrultusunda META ile anlaşma sonucunda engeli kaldırdı. Peki bu insanlık davası adına yapılan boykotlara bir yararı oldu mu? Hayır! Peki bu ülkeler bireysel olarak engel eylemi yapmak yerine ortak bir kararla boykot etmek niyetiyle Instagram’ı engelleyip masa davet etselerdi nasıl olurdu? İşte o zaman Terörist eylemleri desteklemenin Instagram’a ağır bir geri dönüşü olabilirdi. Fakat olmadı. Niye? Çünkü zulme karşı organize olabilmiş evrensel bir hukuk sistemi olmadığı gibi kendi çıkarlarını insanlığın önüne koymuş Müslüman bir ülkede yok!
İşte bu kaosun yönetilmemesindeki gerçek hikaye yani hükümetin Instagram’ı engelleme sebebini terörist bir grubu desteklemek için olduğunu belirten bir argüman ortaya koyarsa iyi yönetilmeyen bir süreç olarak toplumda çatlaklara sebep olması gayet doğal… Fakat Türk milleti garip ya diğer milletlere sivri sinek saz, bize tokmağı soksan az misali gereken tepkiyi hiçbir zaman gösterememiş ve bir liboş gibi hiçbir sorumluluk almayıp sadece fikrini beyan edecek, günü kurtarmaya devam edecektir. (Evet misal ben)
Instagram’ın kapatılması ile alakalı hikaye oluşturulması hakkında konuştuğuma göre şimdi sırada Web Ekonomisi ve Topluluk Yönetimi konuları var. Lise stajımda dijital medya ile tanışmış ve influencerların bu kadar meşhur olmadan bu ekosistemden çıkmış biri olarak bu süreç boyunca bireysel olarak ya da kurumsal bir ajans olarak hizmet verdiğim tüm kişi ve kurumlarda ana iki hedefimiz vardı. İlki topluluk oluşturmak, ikincisi ise topluluğu yönetmek. Halkla İlişkilerinde işi bu değil mi zaten? Telefon numarası toplamak, E-Posta toplamak, Sayfa Beğenisini arttırmak, Takipçi kazanmak için çalıştık durduk. Peki neden bunu yaptık? Çünkü potansiyel hedef kitleye ulaşmamız gerekiyordu, hedef kitlemizi, takipçilerimize, takipçilerimizi müşterilerimize ve müşterilerimizi de marka elçilerine çevirmemiz gerekiyordu. Bu sayede temsil ettiğimiz kişi ya da kurumların hizmetini kullanmalarını ve ürünlerini satın almalarını sağlıyorduk. Peki bu web ekonomisinde yeri olan influencerların tam olarak durumu nedir? Tam olarak bu durumu oturtup bir kültür oluşturamadıkları için Influencerlar zekalı ya da gerizekalı bir içerik üretirken, bir marka oluştururken asıl olarak kendi markasını değil Instagram markasını oluşturmuş, bir topluluk oluştururken kendi topluluğunu değil bir Instagram topluluğu oluşturmuş. Eee Instagram gittiğinde ne oldu peki? Elde var sıfır… Kazanan sen değildin Instagram’dı! Aynı şekilde ticari kuruluşlar içinde geçerli. Sen kendi kitleni kendi mecrana çekip topluluğunu oluşturamıyorsan yapmış olduğun gemin küçük bir dalgada alabora olacaktır. İşte bu yüzden her mecrada aktif olmak ve elindeki veriyi her pazarlama enstrümanıyla entegre etmen gereklidir. Kolay para yoktur. Kolay kazanılan paranın sistemi kolay yıkılır. Devamı gelmez…
Dünyayla kıyaslanır mı, durum farklı mı bilmem ancak Instagram engeli bende şu dijital okur yazarlık ve entelektüel birikim olarak mağara adamı seviyesinde olduğumuzu gösteriyor. Çünkü Türkiye de instagram’ın 57 milyon kullanıcısı olduğu söyleniyor. Bu kadar insan Instagram olmasa da bir şekilde internet kullanıyor. İnternette zaman geçiriyor ve içerik tüketiyor, içerik üretiyor ve alışveriş yapıyor. Fakat bahsi geçen büyük bir zarar tablosu var. Niye? İşte tam olarak bilinçli bir internet kullanıcısı olmamamızdan kaynaklı.
Bonus olarak eklemek istediğim bir konu daha var. Fatih Erbakan ve onun gibi düşünenler için küçümsemeden, aşağılamadan birkaç şey demek istiyorum. Ama öncelikle onun gibi düşünenler derken neyi kastettiğimi açıklayayım. Sanırım Fatih Erbakan yerli ve milli sosyal medya aracını boya badana işi gibi bir iş sanıyor. Fırçayı boya kutusuna daldıracaksın ve duvarı boyayacaksın. Hop oldu bitti… Bu kadar basit… Hatta bu kadar basitse neden bunu siz yapmıyorsunuz Fatih bey diye birisinin sorması gerekiyor. Aslında tüm İslam alemi, İslam alemini birleştirici bir İslam’i Sosyal Medya aracını istiyor. İstemiyor değil. 2012’lerde falan bu fikirler çok meşhurdu ve o heyecanın modası geçti. Artık internetin öyle sınırlayıcı olmadığı anlaşıldı. Hatta salamworld.com vardı offf ne projeydi be… peki sonra ne oldu biliyor musunuz? İslami Facebook olacaktı, Facebook’ta Islam’i bir sayfa oldu. Fatih Erbakan’a birisi müjdeyi versin… Bu arada salamworld.com domaini GoDa
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
2 Comments
Yaşlanmış bir vatandaş olarak yazınızdan yararlandım. Dünya hala aklıbaşında hariciyeciler yetiştirirken, biz armudum piş ağızıma düş diyerek bekliyoruz. Oysa, armut hep dibimne düşüyor ve bizler yetişene kadar da çürüyüp ziyan oluyor.
Bir noktada da buna mecbur bırakılıyoruz aslında.