
İzledim: Arı Kovanına Çomak Sokan Kız
22 Ocak 2022
İzledim: The Blacklist 9. Sezon 9. Bölüm “Boukman Baptiste”
23 Ocak 2022Kapı Yayınları’nın Cevher Klasikler serisinden Yürümek’i okudum. Böyle kısacık, incecik, tek kullanımlık mendil gibi bir kitap. Üzerinde çok durmaya gerek var mı bilmiyorum. Açıkçası dinlediğim rap şarkılarında, özellikle İndigo’nun parçalarında daha detaylı düşüncelere kapılıyorum fakat yazarında bizi yürümeye sevk etmek için elinden geldiğini ardına koymadığını da belirtmek gerek. Yürümek… Soylu bir ihtiyaç olduğunu savunan yazar, yürümeyi överken aslında anlattığının yürümek değil, insanın kendisine ve doğaya dönmesi olduğunu göreceksiniz. “Yeterince medeniyet savunucumuz var” diyen Thoreau abimiz taa 19. Yüzyıldan günümüzdeki “abi işi gücü bırakıp güneye yerleşeceğim, küçük bir kafe açıp, çoğunlukla ekip biçeceğim” zihniyetine sahip olan beyaz yakanın ihtiyaçlarını ve ne olmaları gerektiğini anlatmaya çalışıyor.
Yürümeyi Statü Sahibi Olmak İçin Kullanmak
Aslında bu kitap hakkında beyaz yakalıların statü sevdasını, yani yürüyüş yapmayı ihtiyaçtan ziyade popüler kültüre spor olarak sunmalarını ve çeşitli isimlerle bunu statüleştiren kişilere tokat gibi çarpmasını istiyorum. Peki sizce çarpar mı? Hiç sanmıyorum, kitabı okuyup, statü kazandıkları sporu yapmaya devam etmeleri için kendilerinde teşvik bulurlar. İlk olarak beyaz yakalıların arasına girdiğimde “doğa yürüyüşü yapalım” söylemlerini duymaya başladım. Ardından bu doğa yürüyüşleri çeşitlenmeye ve daha farklı sosyal aktivitelere dönmeye başladı. Doğayla baş başa kalmaktan ziyade sosyal kulüp gibi daha çok insanla tanışmak ve birbirine hava atmak için yapılmaya başlandı. Ardından statü kazanan beyaz yakalılar kendilerinin prezantabl dillerine yakışan ingilizce tabirlerini kullanmaya başladılar. Doğa yürüyüşü yerine trekking demeye başladılar. Artık doğa yürüyüşü yapmak onlara statü kazandırmıyor, herkesin yaptığı basit bir aktivite olarak görülüyordu, fakat trekking yapmak çok havalıydı. Bu sebepten trekking ve dallarını yaparak kendilerini konumlandırmaya başladılar.
Yürümek Nedir, Yürüyüşçü Kimdir?
Peki Yürümek nedir? Yazara göre yürümek hür olmaktır. H. D. Thoreau – Yürümek kitabında bu hürlüğü şu şekilde belirtiyor; Eğer ana babayı, evlad-u iyâli, dostlarını terk etmeye ve bir daha görmemeye hazırlıklıysan, hesaplarını kapatıp vasiyetini yazmışsan ve tüm işleri yoluna koymuşsan işte o zaman sen hür birisin, işte o zaman yola çıkmaya hazırsın. Yola çıkmaya hazır olan kişi ise yola çıktığında artık yürüyüşçü olmuştur. Peki yürüyüşçü kimdir? Yürüyüşçü; Yürüyüşçü artık Kilise, Devlet ve Millet’in haricinde bir nevi mülkün dördüncü temelidir. Benim eleştirdiğim ve kitabın suratlarına tokat gibi çarpmasını istediğim trekkingçiler tam olarak kimler? Yürümenin hür olmak ve yürüyüşçününde mülkün dördüncü temeli olduğunu anlamışsak eğer o zaman aslında yürümenin sadece somut anlamıyla değil, soyut olarak da içsel bir yolculuk olduğunu anlamış oluruz.
H. D. Thoreau – Yürümek Kitabından Alıntılar;
Eğer ana babayı, evlad-u iyâli, dostlarını terk etmeye ve bir daha görmemeye hazırlıklıysan, hesaplarını kapatıp vasiyetini yazmışsan ve tüm işleri yoluna koymuşsan işte o zaman sen hür birisin, işte o zaman yola çıkmaya hazırsın.
Yürüyüşçü artık Kilise, Devlet ve Millet’in haricinde bir nevi mülkün dördüncü temelidir.
Bir yolcu, Wordsworth’un hizmetkârına, efendisinin çalışma odasını göstermesini istediğinde, “işte burası kütüphanesi ama çalışma odası bu kapının dışında” diye cevap verir.
Âdemoğlunun bir yıldan fazladır ayak basmadığı yani politikanın olmadığı yeryüzünde herhangi bir toprak parçasına doğru alıp başımı gidebilirim zira politika er kişinin sigara dumam gibidir.
… batı ufkunda gördüğüm ormanın dur durak bilmeden batan güneşe doğru uzandığına inanıyorum, aynı zamanda burada beni rahatsız edecek kadar ne kasaba ne de şehir var. Bırakın da istediğim yerde yaşayayım, bu yakada şehir, öte yakada vahşi doğa… ve şehirden ne kadar uzaklaşırsam o kadar yakın olabilirim bâkir tabiata. Memleketimin insanlarının hâkim eğiliminin bu yönde olduğuna inanmasaydım bu hakikatin üstünde çok fazla ısrarcı olmazdım.
Tarih idraki, sanat, edebiyat incelemeleri ve milletlerin izini sürmek için Doğu’ya; teşebbüs, deneyim ve gelecek tasavvuru içinse Batı’ya yöneliriz.
Işık Doğu’dan yükselir; emek Batı’dan.
İbranice öğrenmenin zamanı çoktan geçti, bugünün argosunu öğrenmek daha elzem artık.
Hayat yaban olanla mürekkeptir. En yaban olan en hayat dolu olandır. Henüz insana baş eğmemişliğidir onun varlığını yenileyen. Dur durak bilmeden ilerleyen, dinlenmek için asla durmayan, hızla gelişen, hayattan beklentileri hiç tükenmeyen biri her zaman varlığının özüyle çevrelenmiş olarak yaban yerde, yeni bir âlemde ya da balta girmemiş ormanlarda devrilmiş ağaçları aşarken bulur kendini.
Kayıtlarda vahşi hayvanların neslinin ne zaman tükendiği hakkında bilgi varken yabani insan neslinin ne zaman tükendiği hakkında bilgilendirme yer almaz.
Sadece İblis’ti Âdemoğluna “çüş?!” diye bağıran. Aslında sığırların hayatı da çoğu insanın hayatı gibi sadece bir tür hareket kabiliyetidir. Insan ürettiği araçlarla her seferinde bir oraya bir buraya hareket edip durur, at ve öküzle yarı yolda karşılaşır hep. Kırbaç nerelerinde şaklarsa orasıdır bundan sonra felç kalacak olan.
Bana otlaklardan gübre getirip toprağı iyileştiren bir kültürden haber verin, sadece çiftlik gübresini, gelişmiş aletleri önceleyen bir kültürden değil.
Bana göre Faydalı Cehaleti Yayma Cemiyeti adlı bir müesseseye eşit oranda ihtiyaç var. Biz bunu Gökçe Bilgi olarak adlandıracağız ki kendisi aynı zamanda üst düzey faydalı bir bilgidir. Zira bilgi diye övündüğümüz şey, “biliyorum” kibrininta kendisidir ve bizi aslî cehaletin istifadesinden mahrum edendir. Bilgi dediğimiz şey dogmatik cehalettir, cehalet ise menfi bilgidir.
Hangisiyle meşgul olan kişi daha idealdir, bir konu hakkında hiç fikri olmayan biri mi —ki bu çok nadirattandır- bir şey bilmediğini bilen biri mi ya da konu hakkında bir şeyler bilse bile her şeyi zaten bildiğini sanan biri mi? Bilgiye fasılalı olarak ilgi duyarım ancak adımlarımın yabancısı olduğu atmosferlere dalma arzum kalıcı ve süreklidir. Ulaşabileceğimiz en yüksek mertebe bilgi değil “aklen idrak”tir.
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
2 Comments
Bilgilendirici çok güzel öge ler ile donımlı güzel bir yazı, teşekkürler Serkan Bey.
Rica ederim