Söz Çakal Carlos’ta – Terör Nedir?
10 Ocak 2021İzledim: Carlos The Jackal
10 Ocak 2021Carlos The Jackal dizisini izledim ve dizi hakkında görüşlerimi yazarken, Ilıch Ramirez Sanchez’in film hakkında, Söz Çakal Carlos kitabında bahsettikleri aklıma geldi. Film ilk dizi olarak yayınlanmış ve Çakal Carlos’ta dizi versiyonunun ilk 2 bölümünü izledikten sonra Fransız bir derginin sorularna cevap vermiştir. Söz Çakal Carlos kitabında anlattığı gerçeklere bakacak olursak elbette bu soru cevabı okumadan da dizinin gerçeklerden çok uzak olduğunu söyleyebiliriz. Lafı çok uzatmayalım; Söz Çakal Carlos’ta…
HAKKIMDAKİ FİLMLE İLGİLİ SORULARA CEVABIM
Carlos filminin hazırlıklarından ne zaman haberdar oldunuz?
2008’in yaz ayı sonlarında…
Filmin yönetmeni Olivier Assayas size danıştı mı?
Bugüne dek hiçkimse bana herhangi birşey danışmadı,
Filmi önceden görmüş olsaydınız, umuma gösterilmesine yönelik bir yasak çıkartılması talebinde bulunur muydunuz?
Şayet tarihî hakikatler olduğu gibi verilseydi, bu hakikatlere saygı gösterilseydi, böyle bir soru sormanızın bir anlamı da olmayacaktı.
Canal Plus hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu televizyon kanalında Pazartesi-Cuma arası akşam 7’de yayınlanan Grand Journal adlı programa bakıyorum. Buradaki tartışmalar, sanatçı yorumları, politikacı misafirler oldukça ilginç. Yine, hemen bu programdan sonra yayınlanan hiciv programını da sık sık takib ediyorum. Bu kanalın şeffaflık politikasına rağmen, belli bir “siyaset”i alttan alta takib ettiğini düşünüyorum.
Filmde gerçekten “hayali-kurmaca” bulduğunuz şeyler neler?
Filmde fedailerin, hakikaten seçkin komandoların -ister sağ ister sol cenahtan olsunlar- alkolik ve düşkün haydutlar olarak gösterilmesi. Bu, filmin yapımcısı yâni sahibi olan Daniel Leconte’nin aksettirdiği, fedailere karşı duyulan bir Siyonist kinidir. Måhut Daniel Leconte, Cezayir Oranda doğmuş ve Beyrut’ta Fransız istihbaratı adına çalışmış bir gazetecidir. İşte filmin arkasında olan bu kişinin asıl sorumlusu olduğu, sözkonusu “takdim” tarzı, gerçekten “hayali’dir. Çünkü, yalanlardan ibarettir. Oysa, burada takdim edilen yalanların aslının ne olduğunu söyleyebilecek, doğrusunu gösterebilecek, yaşayan yüzlerce şahid mevcuttur.
Filmde görebildiğiniz saptırmalar, yanlışlar yahud yanlış yorumlanan oyunculuklar nelerdir?
Orijinal versiyonunu değil de, ilk iki dublajlı bölümü görebildim. Basitçe şöyle cevablayacağım: 6 ay önce filmin senaryosuna dair aldığım notlara bakmalıydılar. Yaklaşık 80 ayrı yerde, apaçık tarihi yanlış yani tamamen yalan olan noktaları gösterdim. Kısacası, mesele yanlış bilmek falan değil, açıkça yalan söylemektir. Bu yüzden, karşımızda olan herhangi bir “hayali” film değil, bir manipülasyon, kasdi bir saptırma filmidir.
Edgar Ramirez -filmde beni canlandıran kişi- ve oyunculuğu hakkında ne düşüyorsunuz? Ona bir mektub gönderdiniz mi? Dâvânıza ihanet et tiğini düşünüyor musunuz?
Edgar Ramirez, bir yalancı. Bunu anlamak için, kardeşim Lenin’in Le Monde dergisine gönderdiği ve 10 Ekim 2010’da yayınlanan mektubuna bakabilirsiniz. Kardeşim orada, Edgar Ramirez’in iddialarını çürütmektedir. Ne diyordu Ramirez? Kardeşim Lenin’le telefonda görüştüğünü -ki doğrudur- ifade ediyor ancak, kardeşim ona ne demișse tam aksini söylüyor. Bu kişi, basit bir adam, paralı asker. Venezüellada biz bunlara escualido deriz. Yâni devrim düşmanı! Benim rolümü yorumlayışı ise son derece rezilce. Kıçını ve önünü aynanın önünde tamamen çıplak olarak filme aldıracak kadar rezilce. Tuhaf ve iğrenç şeyler bunlar. Şahsına “özel” bir mektub yazıp göndermedim ancak, ona hitab ediyormuşçasına bir dille, “umuma açık” Fransızca bir internet mesajı yazdım. Çünkü önemli olan, Fransız basınının gerçekleri bilmesiydi. Yazdığım açık mektubta, Edgar Ramirez’e kendisinin Venezüella kök lerini hatırlattım. Ramirez’le atalarımız yaklaşık 500 yıl öncesinde aynı kişilerdi. Neyse, bu tali bir mesele, neticede genç bir kişi.
Peki, diğer aktörler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben bir sinema tenkidçisi değilim fakat, şunları söyleyebilirim: Mesela, dostum ve yoldaşım Johannes Weinrich’i oynayan kişi. Herşeyden önce, Weinrich çok yakışıklı, çok güzel giyinen, bakimli bir arkadaştı. Mustesná bir kibarlığı, nezaketi olan bir beyefendiydi aynı zamanda. Üstelik tüm bu hasletlerine rağmen, olağanüstü bir de cesareti vardı. Feleğin çemberinden geçmiş sert Arab savaşçıları bile kendisine hayrandı ve zevkle itaat ederlerdi kendisine. Tek kelimeyle, seçkin bir şahsiyetti. Yani filmde oynatıldığı haliyle zerrece alakası yoktu. Filmde onu pek yakışıklı olmayan biri oynadığı gibi, bir de kalkıp zavallı bir polis muhbiri” olarak göstermişler. Ne demek “polis muhbiri”! Weinrich, Ömürboyu hapis cezasını çekmek üzere Berlinde cezaevinde şimdi. Ben de burada cezaevindeyim ve ne ben ne de o bir polis muhbiri olduk veya oluruz. Ve yine Magdalena Kopp’u oynayan kişi. Kopp, benim eşimdi ve çarpıcı bir güzelligi vardı. Şu an filmlerde oynayan birçok film yıldızın dan bile çok daha güzeldi. Şimdi onu oynayan kişiyle pek bir benzerliği voktu açıkçası. Ona fiziki olarak benzer bir başkasını oynatabilirlerdi. Dr. Vedi Haddad’a gelince… Kendisi bir tib doktoruydu. Anglikan bir Hıristiyandı. Anne babasından gelme birşey ancak, pek dindar denebilecek birisi değildi. Rum Ortodoks değildi yåni [gülüyor]. Låkin, Kur’an’dan ezbere âyetler okurdu. 1950’lerin sonunda Ürdün’de toplama kampında olduğu sıralar bir Kur’an edinmiş ve o zaman öğrenmişti.
Çok soğukkanlı bir karakteri vardı. Herkesle konuşur, uzun uzun dinler ve diyalog kurardı. Ama asla emirler yağdırmazdı. Çünkü askerî değil, teşkilâtçı ve siyasî bir liderdi o. Silah kullanmasını elbette bilirdi ancak, asla silah taşımazdı. Ve yine, konuştuğu hiçbir kimseyi tehdid edip, gözünü korkutmazdı. Çarpıcı bir zekâsı vardı. Hepimiz tarafından sevilir ve sayılırdı. Fakat o tabiî hâlinde bile düşmanlarını son haddiyle korkuturdu. Bir diğer ifadeyle, filmde görüldüğü şekilde, onu bunu tehdid eden, eli silahında gezen biri değildi. Diyeceğim o ki, filmde takdim ediliş tarzı, gerçekten çok basit ve çok kaba.
Arzettiklerim birkaç örnek sadece. Filmde gösterilen diğer kişilerin hemen hepsi, aynen böyle çarpık ve asıllarından uzak bir şekilde sunuluyor. Bunlar, basit bir tahrifat değil, İsrail’le, MOSSAD’la yahud diğer ülkelerin güvenlik güçleriyle savaşmış insanların imajlarını kötü göstermeye matuf, şuurlu bir propaganda ifadesidir. Bizi savaş sahasında altedememişler, satın alamamışlardır -ki cezaevindeyim malûm-; bu yüzden de, mağlubiyetlerini böylesi hile ve manipülasyonlarla gidermeye çalışmakta, bundan meded ummaktadırlar.
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.