Mandariinid/ Tangerines (Mandalina Bahçesi) Film Sohbetimiz
30 Ağustos 2019Ortaoyuncular – Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri
10 Eylül 2019V For Vandetta Filmin konusuna dair
Büşra: Filmin başında gösterildiği üzere çıkış noktasının Guy Fawkes ve barut komplosu olayı olduğu görüyoruz. Olaydan kısaca bahsedecek olursa, Katolik olan Guy Fawkes ve arkadaşlarının Protestan İngiliz monarşisine ve aristokrasiye başkaldırması. Filmde olaydan tarihin gördüğü en büyük ihanet olarak bahsediliyor. Guy Fawkes’ın komploya katılan arkadaşları tarafından ihbar edildiği ve 5 Kasım’da meşhur İngiliz parlemento binasını havaya uçuramadan yakalandığı, sonrasında idam edildiğini görüyoruz. Bugün bile her 5 Kasım, İngiltere’de komplonun başarısızlığına ithafen şenliklerle kutlanıyormuş. Filmde İngiliz aristokrasisinin büyük baskı ve monarşisini görüyoruz. V isimli karakter, anlatılan olaydan yıllar önce bilimsel testlere tabii tutulan ve ötekileştirilen insanlardan biri. Bu testlerden sağ kurtularak monarşiye karşı isyanın bir sembolü haline gelir ve kendisini Guy Fawkes’le özdeşleştirerek onun maskesini kullanır. Filme her dönemde geçerli olacak bir konu seçilmiş. Çünkü diğer karakterler de her dönemde bulunabilecek nitelikte. İlla devlet yönetimi olmak zorunda değil. Şu anda da dünya üzerinde baskı ve korkuyla yönetilen çok sayıda devlet, kurum ve şirket var. Buna mahkum olan insanlar. Deneylere konu olan mahkumlar da çok uzak bir fikir gibi gelmiyor işin açığı.
Serkan: Film hakkında yazmadan önce bu sefer fark ettiğim bir detay var. Bu filmi ilk izlediğimde film hakkında hiç araştırma yapmamıştım. Hiçbir şey okumamıştım (ki hala okumadım) fakat son yıllarda artan süper kahraman filmlerinden dolayı iki tane markayı yakından tanıdığımız için bu filmdeki Karakterinde bir çizgi roman karakteri olduğunu varsayıp doğru olduğunu görmek beni bu karakterin yeni yeni filmlerde var olabileceği ihtimali için umutlandırıyor. Çünkü bu dünyaya bir tane V filmi yetmez. Bunun tabiri caizse şeyini çıkarmalı değil mi DC? Valla ne söyleyeyim Marvel olsa çoktan bu karakterin 3-4 filmlik bir serisi olmuştu. Ama DC, Sony ile çok yavan kalıyor…
V FOR VANDETTA GALERİ
Üstü kapalı tarihi, üstü kapalı olarak işliyor
Serkan: Filmde dikkatimi çeken şey tüm dünya ülkeleri ile benzer ortak özellikler sergileyen bir Britanya var. İnsanları kendi çıkarları doğrultusunda katlederek, insanlara korku salarak iktidar olmuş bir hükumet. Aynı Hitler, Stalin, Franco, Idi Amin ve benzer bir çok devlet yöneticisi gibi. Algı operasyonları… Devleti yöneten kişilerin, milleti üzerindeki hakimiyetini sürdürebilmesi için gerçekleştirdiği algı yönetimleri ve operasyonda kullanılan iletişim kanalları. Sokağa çıkma yasakları, medya kullanımı gibi araçların etkin bir şekilde kullanılması. Tanıdık gelmesi gerekiyor. Trump’ın son seçimlerde etki ettiği medya, Sosyal Medya üzerinden yapılan baskılar, sahte düşmanlar yaratarak kendilerini aklamalar…
V Karakteri
Serkan: İlk izlediğimiz filmin kahramanı olan Cyrano de Bergerac’tan ziyade önümüzde gerçek bir kahraman var. Duruşuyla, fikirleriyle, karakteriyle bir kahramanda olması gereken tüm özellikleri barındırıyor. Evey’e yaklaşımındaki nezaket, korumacılık V’nin ne kadar mütevazi bir karakteri oluğunu gösterirken adını Gölge Galerisi koyduğu evi ise ince bir ruhu olduğunun başka bir kanıtı. Evinin bu kadar çok sanat eserinin barındırması ve dekorasyonda kullanması basit bir toplayıcılıktan ziyade sanat eserlerine değer verdiğinin kanıtı. Eğer bunları başkandan çalıp bir depoya koymuş olsaydı o zaman sadece sanat eserlerini koruyor diyebilirdik. Fakat bu şekilde sanat eserlerini hem koruyor hem de sanatı yaşıyor diyebiliriz. Monte Kristo Kontu’nu defalarca izlemesi, replikleri ezberlemesi de başka bir kanıt tabi. (Ayrıca bu kitabı ortaokulda okumayı sevmeyen ben, bu kitabı kendimi zorlaya zorlaya okumuş ve çok beğenmiştim.) Sanattan ziyade evindeki kitapları da gördükten sonra ne kadar da bilgili olduğunu anlayabiliyoruz. Sadece kitapları görerek mi bunu anlıyoruz? Hayır… Hareketleri, konuşma tarzı, verdiği cevaplar bunların göstergesi. Basit bir olaya bile şiirsel bir yaklaşımla bilgisini konuşturan bir cevap vermesi ne kadar entelektüel olduğunun kanıtı. Karşımızda Büyük Britanya devletinin terörist, halkın devrimci ve benim entelektüel anarşist olarak ilan ettiğim bir karakter var!
Büşra: Dünyaya bir tane V yetmez kesinlikle katılıyorum. Ama çoğaltılmalı mı çok emin değilim başka filmlerde kalite düşebilir. Bence tekliği daha hoş. V ve Evey konusunda yazdıklarına katılıyorum. Bu cümleyi sevmiyorum ama söyleyebileceğim çok bir şey kalmamış açıkçası.
Evey Hammond karakteri
Serkan: İş güç arasında boğulmuş, işinde yükselmeye çalışırken kim olduğunu unutmuş, kardeşi ve ailesi devlet tarafından düşman ilan edilerek ortadan kaybolmuş ve tek başına kalmış bir kız çocuğunun yetişkin hali. Kaderin cilvesi (aslında senaryonun cilvesi) olarak V ile tanışıyor. Ki bu tanışmadan doğan sohbetler eşliğinde akıllara ciddi komplo teorileri gelmiyor değil hani. Mesela V’nin, Evey’nin devlet tarafından ortadan kaybedilen kardeşi olma ihtimali benim aklımı her zaman kurcalamıştır. Sanki çok fazla ortak bağ var gibi. Neyse Evey’e geri dönelim. V ile yolları kesişen Evey sanki geçmişinden kaçamıyor gibi, ailesinin yarım bıraktığı işleri tamamlaması için hayat onun omuzlarına bu tarihi görevi yüklüyor sanki. Fakat bu görevi yerine getirebilmek için olgunlaşması gerekiyor. Bunun içinde bir çöküş yaşamalı ki tekrardan güçlenip ayağa kalksın. İşte tam bu anda V’nin planı devreye giriyor. Yapmış olduğu kurgular sayesinde hem film hakkında bir çok detay öğreniyoruz hemde Evey’nin oluşumunu tamamlamasını seyrediyoruz. Eğer o sahneler yaşanmasaydı Evey kesinlikle o treni parlamento binasını havaya uçurmak için göndermezdi.
Büşra: Evey’in geçirdiği olgunlaşma dönemini bitiren cümle vardı ya “Öyleyse, artık hiç korkun yok tamamen özgürsün” korkuların pranga teşkil etmesi vurgusu çok hoşuma gitti.
Ölüm ve öldürülen hedefler
Serkan: V’nin bir çizgi roman kahramanı olması ve bir süper kahraman filmi olması beni çok şaşırttı. Çünkü dikkat edin etik kurallara uyan, adaleti savunan süper kahraman filmlerinde kan göremezsiniz. İnsan ölümü vardır fakat çok belli değildir ve asla kan yoktur. Varsa da minimum düzeydedir. Fakat bu filmde ölümler çok açık gösterilmekte hatta bundan keyif yaşanmakta. Üstelik kan göstermek içinde ayrıca bir çaba gösterilmiş gibi. Bu konuyu garipsemiyorum ama şaşırmadım da değil. Ölümden bahsettiğime göre şimdi biraz da öldürülen hedefler hakkında konuşalım. Öldürülen kişiler ve dedektifin öldürülenler hakkında yaptığı soruşturma ilerleyişinde yavaş yavaş olayı çözmesi filmin kilit noktalarından birisi. Filmin o kadar güzel şiirsel ve sanatsal sahnesinden sonra bu olayların her cinayette biraz daha çözülmesi filmin konusunu bize biraz daha açıklıyor. Özellikle otopsi sorumlusu hemşirenin ölümü ve Evey’nin hücrede geçirdiği zaman yaşadıklarının kesişmesi filmin en duygusal sahnelerinden birisi.
Medyanın etkisi
Büşra: Filmde üzerinde durulan en önemli noktalardan biri de medyanın toplum üzerindeki etkisi. İçinde olduğumdan beri daha fazla görüyorum. Filmde baskıcı hükümetin kullandığı en güçlü araçlardan birinin medya olduğuna dikkat çekiliyor. Banyoda öldürülen spikeri hatırlıyorsundur adını anımsayamadım. Hatta eski bir askerdi. Bu spiker her programda rejimin propagandası yapıyor ve programı kapatırken ‘Çok Yaşa İngiltere’ ifadesini kullanıyor. Devlet vurgusu çok fazla yapılıyor. Özellikle De V’ye inanların artışıyla birlikte terör vurgusu arttırılıyor. Yaşananlar terör olarak nitelendiriliyor. Medya ideolojik bir egemenlik aracı. Filmde dikkat çeken noktalardan biri de kolcular aracığıyla oluşturulan korku hegemonyası ve tabi asker ve polislerin sıkça ekranlarda gösterilmesi. Aklıma gelmişken tabi o öldürülen spikerin ekranda parlak göründüğü için çalışanı işten attırtması ve İngiltere ben çok yaşa dediğim için yaşıyor demesi oldukça dikkat çekiciydi. Şımarıklığın had safhasında olması da medyacıların olaydaki etkisini ortaya koyuyor.
Baskı ve korku egemenliği- Ötekileştirmeler
Büşra: Öncelikle Başbakan’ın yer altında bulunması ve video konferans yöntemiyle iletişim kurulması çok fazla dikkatimi çekti. Korku salarak iktidara gelen bir kişinin bu kadar korkarak yaşaması da gerçekten ayrı bir ironi. Baskı ile sindirdiğinin bir gün patlak vereceğini bilmek. Devletin eşcinsel ve Müslümanları ötekileştirmesine dikkat çekilirken. Filmde tabi çok güzel bir eşcinsellik savunusu da yapılıyor. Tabi devlet bunu bastırmak için de dini kendine malzeme ediyor. Dini araç olarak kullanarak halkın kendilerine sığınmaları ve itaat etmelerini sağlıyor. Filimde yoğun bir din vurgusu olmamakla beraber özlü bir şekilde dikkat çekiliyor. Tabi piskopos ve pedofili işareti bunun bilinmesine rağmen hala dini öder olmaya devam etmesi. Bir de Komiser Finch’e söylenen annesinin İrlandalı olması mevzusu. İngilizlerin İrlandalıları ötekileştirmesi. Evey’in yanına sığındığı ve Başbakanı tiye alan şovmen Gordon’un, evindeki koleksiyon objeleri özellikle de Kur’an dikkatimi çekti ve tabi ki her şeyi bir kenara bırakıp evinde Kuran bulunması nedeniyle idam edilmesi.
V For Vandetta Replikleri
– O kimdi?
+ Edmond Dantes’ti. Babamdı ve annemdi. Erkek kardeşimdi. Arkadaşımdı. O sizdi, bendi. O hepimizdi. O geceyi ve onun bu ülke için anlamını kimse unutmayacak. Bense o adamı ve onun benim için anlamını hiç unutmayacağım.
V: …Ve apaçık kötülüğümü kutsal kitaptan çalıntı, eski ve garip yöntemlerle gizliyorum ve aslında bir şeytanken hep azizi oynuyorum.
Psikopos: Merhamet et,lütfen!
V: Bu gece olmaz peder… Bu gece olmaz.
Dans edemediğim devrim, devrim değildir.
Hatırla, 5 kasım’ı hatırla. Barut ihanetini ve komplosunu… Zaten aklım almaz barut ihanetinin neden unutulacağını. Ama ya adam? Biliyorum, adı Guy Fawkes idi… Bu ülkeye neyin unutulduğunu anımsatmak için. 400 yıldan fazla bir süre önce, bu vatansever, Kasım’ın 5′ini ebediyen hafızamıza kazımayı diledi. Hayali, eşitlik, adalet ve özgürlüğün kelimelerden öte olduğunu dünyaya anımsatmaktı. Kelimeler görece kavramlardır. Eğer bir şey görmüyorsanız..”
Peki ya o adam? Adının Guy Fawkes olduğunu ve 1605 yılında Parlamento Binası’nı havaya uçurmaya çalıştığını biliyorum. Ama aslında kimdi o? Nasıl biriydi? Bize adamın kendisini değil, savunduğu fikri unutmamamız söylendi. Çünkü bir insan başarısız olabilir. Yakalanabilir, öldürülebilir ve unutulabilir. Ama bir fikir 400 yıl sonra bile, dünyayı değiştirebilir. Fikirlerin gücüne doğrudan şahit oldum. İnsanların bir fikir uğruna
birbirlerini öldürdüklerini hayatlarını feda ettiklerini gördüm. Ama bir fikri öpemezsiniz. Ona dokunup sarılamazsınız. Fikirler kanamaz. Onlar acıyı hissedemez. Ve onlar sevemez. Ve özlediğim bir fikir değil bir adam.
5 Kasım’ı unutmamamı sağlayan adam.
Fikirlerin gücüne bizzat şahit oldum.
Fikirler adına öldürülen ve fikirleri savunurken ölen insanları gördüm.
Yalnız, bir fikri öpemez, ona dokunamaz veya onu tutamazsınız.
Fikirler kan ağlamaz, acıyı hissetmezler.
Sevmezler…
Şiddet iyi amaçlar için kullanılabilir.
Toplumlar, kendi devletlerinden korkmamalı.
Devletler, kendi toplumlarından korkmalı.
Bina nasıl bir sembolse, onu yıkma eylemi de bir semboldür.
Sembollere anlam kazandıran insanlardır.
Tek başlarına semboller anlamsızdır ama yeteri kadar insanla bir binayı havaya uçurmak dünyayı değiştirebilir.
Bu gece size en ciddi yeminimi ediyorum.
Adalet hızlı olacak, dürüst olacak
..ve merhametsiz..
Evey Hammond : Şimdi beni öldüreceksin değil mi?
V : Seni 10 dakika önce öldürdüm, sen uyurken.
Hatırla, 5 kasım gecesini hatırla.
Patlamayı, ihaneti ve komployu.
Bu ihaneti unutmak için hiçbir sebep göremiyorum.
Sadece kurşunlarınız var, kurşunlarınız bittiği zaman burada olmayacağım. Çünkü olursam tekrar doldurmadan ölürsünüz..!
Bu maskenin altında bir yüz var, ancak benim değil.
Ne altındaki kaslardan daha ‘ben’dir o yüz…
Ne de altındaki kemiklerden.
Bu maskenin altında etten daha fazlası var.
Bu maskenin altında bir fikir var!
Ve fikirler kurşun geçirmez.
+Kim, kimsin sen ?
– Kim ?
Neye göre kimim ?
Maskeye göre mi, yoksa içimdeki ben’e göre mi ?
Maskeli bir adamım ben .
…
+Bunu görebiliyorum .
– Elbette görebilirsin .
Senin gözlem gücünü sorgulamıyorum .
Maskeli bir adama kim olduğunu sormandaki paradoksa dikkat çekiyorum.
Kimse geçmişinden kaçamaz.
Uzunca süre maske takarsan altındaki kişiliği de unutursun.
Siyasiler gerçeği örtmek, sanatçılar ise gerçeği göstermek için yalan söylerler.
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.