How to Sell Drugs Online: 2. Sezon Eleştirisi
1 Ağustos 2020Marangoz Bahçe Kafe
26 Ağustos 2020Reklamcılık/Pazarlama alanında çalışan kişilerin mutlaka izlemesi gereken fakat çoğu yerde tavsiye edilmeyen, çok bilinmeyen 2 filmden biri olan Branded’ı, sektör dışındaki insanlarında farkındalık kazanması için mutlaka izlemesini tavsiye ederim. Film kurgu ve görsel kalite olarak çok büyük seyir zevki vaat etmiyor fakat ana fikir olarak farkındalık oluşturacak bir araç olabilir. En merak ettiğim şey ise bu film neden popüler değil? Yada internette markalar hakkında, pazarlama hakkında bir çok film tavsiyesi varken bu film o tavsiyelerin büyük bir kısmında yok? Filmi ilk olarak lise zamanlarımda izlemiştim, ilk ajans deneyimimi yaşadığımda aklıma gelmiş tekrar izlemiştim. Açıkça söyleyebilirim ki o zaman filmi izlerken sıkılmıştım çünkü ideallar konusunda bu kadar saplantılı değildim. Fakat sonra reklamcılığın kitleler üzerindeki manipilasyonunu fark ettikçe film biraz daha anlamlı geldi. En son geçen günlerde kadınlara karşı şiddet hakkında tartışırken film aklıma gelmiş ve bir kez daha izlemek istemiştim. Eee madem izledim, o zaman bloğumda bir film tavsiyesi olarak bu filmi ekleyelim ve sizlerinde bu konu hakkında ilginiz var ise mutlaka izleyin derim. Ve bana kalırsa bu filmde Kült Filmler arasına girmesi gereken filmlerden biri.
Reklam dünyasını hedef alan, reklam dünyasını eleştiren 99 Francs filminide izlemenizi tavsiye ederim. Pişman olmayacaksınız!
Filmin konusu hayatını idame ettirmek için büfede çalışmaya başlayan tarih mezunu Misha Galkin’in pazarlama üzerindeki yeteneklerini keşfetmesi sonucu satışlarını kat kat attırdığı büfeden zam istemesi sonucu kovulup kendi reklam ajansını açması ve açtığı reklam ajansını Rusya pazarında var olmak isteyen Amerikalı Reklamcı Bob Gibbons’a satıp, Bob Gibbons emri altında ilk olarak sözde reklam casusluğu yapmaya başlamasıyla ve bunun üzerine gelişen olayları konu alıyor. Filmde markaların gelişimini, markaların insanları nasıl manipüle edip düşüncelerine ve sosyal hayatlarına etki ettiklerini hatta eskiden markaların insanlara hizmet etmek için var olduklarını, markaların kendilerini idame ettirebilmek için insanlara ihtiyaç duyarken artık insanların hayatlarını idame ettirebilmek için markalara ihtiyaç duyduğunu anlatıyor. Benim cümlelere döktüğüm biraz karışık olabilir bu yüzden filmde bu düşünce “Eskiden markalar insanların arzularına göre şekillenirdi ama artık insanlar markaların arzularına göre şekilleniyor!” repliği ile anlatıldığını eklemek isterim. Gerçekten hakkında biraz düşününce hak veriyorsunuz. Filmdeki imgeler gerçekten uç noktalar olarak görünüyor, açıklaması zor ama Wikileaks belgelerinde geçen bir çok olayları, RedHat’in açıkladığı olayları özellikle ülkemizde düşük profilli başbakan ve Pelikan Bildirisi diye öğrendiğimiz olayları araştırdığımızda bu uç noktaların aslında çokta komplo teorisi olmadığını anlayabiliriz.
Fast Food’un Yükselişi
Filmin asıl hikayesi tüm dünya üzerinde Fast Food’un popüleritesini kaybetmiş, satışlarının düşmüş olmasından dolayı en büyük Fast Food zincirlerinin sahiplerinin bir araya gelerek pazarlama gurusu olan Max’ten yardım istemeleri. Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu; Fast Food zincirleri tek bir marka olarak değil, bütün büyük markalar olarak bir araya geliyorlar ve kendi markalarının değil, Fast Food kültürünün popüleritesinin artması ve insanların tekrardan Fast Food yemelerini sağlaması için Max’ten yardım istiyorlar. Ve Max’in bunu yapması için gözlerini karartıp, illegal işlere bulaşmayada hazırlar. Burada uç nokta diyebileceğimiz şey bu büyük markaların dünyanın en köklü komplo teorisi olan “Dünya’yı 5 büyük aile yönetiyor” teorisindeki gibi buluşmalar. Evet gerçekten uç bir kurgu olmuş ama verilen mesaj gayet yerinde. Fast Food’un yükselmesi için plan şu; güzellik algısını değiştirmek. Peki uygulama? Uygulamada ise şişman bir kadının estetik operasyonla zayıflamasını tüm dünyaya izletirken onu öldürüp, tüm dünyada çeşitli propagandalar yapıp güzellik algısının zayıf ve narinlikten, şişko olmaya çevirmek… Tabi bu noktada Misha Galkin’in ister istemez içinde bulunduğu planı bilmemesinden dolayı biraz hayatı kararacak ve kahramınız bu hikayede çöküşe geçecek. Fakat tüm hikayelerde kahramanımız illa bir düşüş yaşayıp tekrar ayağa kalkmazsa o hikaye sayılmaz, dinlenmez ve izlenmez.
Sağlıklı Yiyeceklerin Yükselişi
Fast Food kültürü filmin ana konusu demiştik, bu filmdeki kötü; Fast Food… Fast Food ile savaşan ise bir asker olarak Misha Galkin olmasına rağmen komutan olarak ise Sağlıklı Yiyecekler satan Çin restoranı. Misha Galkin büyük resmi gördükten sonra düştüğü yerden kalkıp hem intikam almak hemde normal hayatı kurtarmak için ayağına gelmiş olan büyük fırsatı değerlendirip Sağlıklı Yiyecekler üzerinden Fast Food’a saldırıyor. Ve markaların savaşı böylelikle başlamış oluyor. Tabi bu saldıradan önce gerçekleşen fantastik ritüeller, Misha’nın dağının aşk ve aile hayatıda var ama şimdi o konulara tek tek giriş yapmak istemiyorum. Kusura bakmayın üşeniyorum ama bir özet geçmek gerek.
Markaların Savaşı
Misha Galkin, haberinin olmadığı bir planın içinde önemli bir rol oynayıp Fast Food’un yükselişini sağladıktan sonra büyük bir düşüşe geçer. Reklamcılığı bırakıp çobanlığa başlar. Sevdiği kadın Abby onu tekrar bulana kadar tüm her şeyden elini ayağını çekmiş bir halde inzava hayatı yaşar. Bir gün Abby’i kapısına dayanıp onu rahatsız ettiğinde gördüğü rüya sonucunda tarihi çoook eskilere dayanan bir ritüel gerçekleştirir ve gözündeki bir perde kalkar. Ona bahşedilen Markaları görme yeteneğidir. Yani markalar bir yaratık olarak gerçekten canlıdır ve insanları sömürüyordur. Artık bu sömürü sistemine dur demek isteyen Misha sağlıklı yiyecekler üreten bir marka ile çalışarak savaşı başlatmış olur. Büyük şirketler iflas eder, önemli insanlar yerlerinden olur, bakanlar ölür ve Rusya’da bir reklam krizi çıkar… Tüm yazı boyunca spoiler verdim ama filmin sonunuda anlatmak istemiyorum bu sebepten dolayı bu paragrafı biraz daha uzatmayacağım. Özür dilerim…
Kötü Marka İyi Marka Var Mıdır?
Misha Galkin’in markaları görme gücünü almasından sonra yapmış olduğu bir liste var. Bu listedeki markaları tek tek iflas ettirip yerine başka markaların geçmesini sağlıyor. Önemli insanlar güçlerini kaybediyor ve bir iç karışıklık söz konusu oluyor fakat burada benim sorgulamak istediğim konu şu; insanları manipüle eden, insanların ölmesine neden olan markaların stratejileri onları birer kötü marka yaparken, aynı yöntemleri izleyerek bu markaların iflas etmesine yol açan ve bu sefer insanları kendilerine bağımlı yapan bu markalar, öldürdükleri markalardan nasıl daha iyi olabiliyor? Ben aralarında bir fark görmüyorum. İki türlüde insanlar kendi özgür iradelerini kullanıp bir seçim yapmak yerine tamamiyle pazarlama faaliyetleri arasında sıkışıp manipüle edilmiş durumdalar. Yani Misha Galkin bir kahraman olarak lanse edilse de aslında Fast Food’u tekrar popüler hale getiren Max kadar kötü bir karakter sayılmaz mı?
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.