Hayatabak.com Yayında
10 Haziran 2019Afganistan Blockchain ile Kalkınacak!
3 Temmuz 2019Basit bir tirat üzerinden gelişen sohbet üzerine film izleyip, hakkında konuşmak istedik. Bunun için Tirat hakkında muhalefet olarak düşüncelerimi sağlam bir şekilde savunduğumu düşündüğüm Cyrano de Bergerac filmini seçtik. Hatta telif hakkı yemeyeceğimi düşündüğüm için filmi de şuraya bırakmakta zarar görmüyorum;
Cyrano De Bergerac (1990)
Serkan: Bence Dram ve romantizm üzerine kurulu olan bu film, iyilerin değil kötülerin üzerine kurulu. Baş roldeki Cyrno karakter olarak 100 kişinin arasına dostu için atılabilen, ülkesi için cephede kahramanca savaşabilen yurtsever bir kahraman olarak bilinse de her kahramanın iyi olacağı klişesine tamamen zıt giden kötü bir kahraman. Bu film kötü insanların, kötü kadına, kötü bir şekilde aşık olarak, neler yaşadıklarını anlatıyor. Şiir sevenler için oldukça izlenesi, o dönemin filmlerini pek izlemedim ama oyunculuk olarak döneminin en iyilerinden olduğunu tahmin edebildiğim ve kitaptan uyarlanan senaryonun harika bir şekilde seyirciye aktarıldığı, duygu geçişlerinin ince ince işlendiği güzel bir film.
Öncelikle asıl paylaştığım videoyu önemseyip üzerine yorum yaparak tabiri caizse konuyu kaşıyıp merakımı uyandırdığın için ben teşekkür ederim. Muhtemelen sen bu şekilde yorumlamasaydın istemem tiradıyla yetinip kalacaktım. Film hakkında hem fikiriz döneme uyarlamaya ve dublaj olmasına rağmen duygu geçişi çok iyiydi.
Kahramanımız Bir Zorba!
Serkan: Şimdi kötü karakterler dedim ve bunun açılımına girelim. İlk sahne… Cyrano hakkında dedikodular ve bahisler dönüyor. İsmini unuttuğum çok önemli bir zaat Cyrano’ya tiyatroyu yasaklıyor. Dönen dedikodular ve bahisler, yasak olmasına rağmen Cyrano’nun tiyatroya gelip gelmeyeceği üzerine. Filmin başrol oyuncusu Cyrano, sürpriz tabi ki gelecek! Ve fakat gelmesi, ortalığı velveleye vermesi bir ukalalıktan, her şeyi ben bilirimcilikten ibaret! Önce bu ukala başrol oyuncumuza tiyatrocular baş kaldırıyor. Mahvettiği tiyatro oyununu her şeye rağmen oynamaya devam ediyorlar. Fakat ukalalık yapmaya devam eden Cyrano sahneye çıkıyor. Seyircilerin onu ıslıklamasına, protesto etmesine rağmen ukalalık yapmaya devam ediyor ve seyircilerin üzerine saldırıyor. Her birini tek tek düelloya çağırıyor ve onların gözlerini korkutarak susturuyor. Gerizekalı seyirciler aslında hep birlikte Cyrano’ya saldırsalar onu mahvederler fakat film işte. Seyircileri bastıran Cyrano tekrardan sahneye çıkıp ilk önce dekoru mahvetmek suretiyle tiyatro oyununu oynanmasına engel oluyor! Evet tiyatroya bu saygısızlığı yapan, sanatçılara zorbalık eden kişi filmimizin başrol oyuncusu ve film yorumlarında aşık, saygılı, zeki gibi insanı onure eden sıfatlarla anlatılıyor! Tamamiyle yalan…
Tiyatro ilk çağlardan çağımıza kadar geçen zamanda her zaman saygıyı hak eden ve en büyük takdirleri kazanmış edebi sosyalleşme şeklidir. Romalılarda da bu böyledir, dünyayı kasıp kavuran kızıl ordu zamanında da böyleydi. Ta ki Yeni Dünya adı verilen fırlamanın Dünya’nın başına çuvallar örmeye başladığı zaman Tiyatro’nun değeri yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Romalılar kavgayı seven medeni barbarlar olarak bilinse de sadece Gladyatörleri değil, Tiyatroları da meşhurdu. Orta çağda, Avrupa’da önemli Tiyatro eserleri kaleme alındı ve gereken saygıyı gördü. Ruslar, o büyük kızıl ordu fetih ettikleri yerlerde kentleşme kurarken ilk kentlerinin merkezine sosyal yaşamı güçlendirecek tiyatroyu kurarlar ve tiyatroları çok ciddi karşılarlardı. (Bunu Kars’ta askerlik yaparken öğrendim. Biliyorsunuz Kars, Ruslar tarafından işgal edilmiş ve yaklaşık olarak 400 taş binadan oluşan ve yanlış hatırlamıyorsam 8 yıl süren bir yapılaşma içinde ilk yapılan binalar arasında Tiyatro salonu bulunmaktadır.) Ve hala dünyanın en önemli gösteri yerlerinden biri Yeni Dünya Amerika’da bulunan bir Tiyatro salonu olan Broadway Tiyatro salonudur. Tüm sanatçıların çıkmak için her şeyini vereceği tek sahne! Bu kadar önemli, bu kadar saygı duyulan bir kuruma yapılan bu hakaret kabul edilemez…
Daha film başlaması 15 dakika olmasına rağmen başrol kahramanımız Cyrano’da ukalalık, kendini beğenmişlik, zorbalık izlenimlerini görüyoruz. Anlaşılan izlediğimiz bu tarihi film, bir kötü kahraman filmi…
Ayrıca dönemin akademisi olarak tanıtılan kişilere yaptığı saygısızlık ve hakaretlerde cabası. Bununda altını çizerim. Bu zorba kişi sadece Tiyatro gibi önemli bir kuruma hakaret etmiyor, etrafından büyük küçük, önemli-önemsiz kim varsa hakaretlerinden pay alıyor!
Ve meşhur burun tiradı! Bu tiradın hazırlanmasına yardımcı olan sahne… Ben sadece burun tiradını izlemiş ve şu yorumu yapmıştım;
Tabi ki fiziksel özellikleri ile dalga geçmek etik bir durum değil. Bu yüzden büyük ihtimal aklımızda kötü olarak bellediğimiz bu kişi arkasını dönüp gitmeyi tercih ediyor. Aslında orada yapmış olduğu bir büyüklük var. Fakat öteki büyük burunlu hadsiz herif resmen benim burnumla dalga geç diyor ve dalga geçmediği içinde adamı toplum içinde rencide ediyor. Ama ne kadar büyük bir erdemdir ki o sözde kötü adam, büyük burunla dalga geçmiyor ve hiç bir şey demeden kendi rezil olma pahasına yoluna devam ediyor. Bu bir erdemdir herkes yapamaz. En baba insan bile en azından o burnun ortasına bir yumruk atardı.
Serkan
Ve Yorumuma verilen cevap:
Nasıl böyle okuyabildin o videoyu gerçekten anlayamıyorum:) Hani kalıplaşmış düşüncelerden sıyrıl da izle diyorum kendime 2-3 kez savunduğun adamı inceleyerek izledim yok öyle bir sonuca hâlâ varamıyorum. Bir soylu Cyrane’nin fikrinden rahatsız olup fiziksel kusuru(!) ile alt etmeye çalışıyor. Ve aldığı cevaplara karşılık verecek zeka ve bilgisi olmadığı için ortamı hızla terk etmeye çalışıyor. Zaten kendini beğenmişliğini bir kenara bırakıp fikirsel tartışmaya girebilseydi adamın burnunu değil ideolojisini hedef alacaktı. Kaldı ki soylu olması nedeniyle o yumruğu zaten indiremezdi. Soyluluğuna (!) zeval gelebilirdi. Sanki iyi görmek için biraz zorluyor musun ne:)
Seyyahe
Ve bu sahneyi oluşumundan itibaren izledikten sonra bu mesajları değerlendirerek şunu söylemek istiyorum. O soylu olarak bahsettiğimiz şahış Cyrano’nun fikrinden rahatsız olmuyor. Cyrano’nun etrafa vermiş olduğu rahatsızlıktan, rahatsız olarak Cyrano’ya haddini bildirmek istiyor. Çünkü bu zorba kişi, kendisinin burnuna hiçbir hakaret etmeyen, saygısızlıkta bulunmayan sıradan bir kişiyi sırf burnuna baktığı için topluluk önünde azarlıyor ve etrafa korku saçıyor. Toplumun huzurunu bozmaya devam ediyor. Tiyatroda yaptığı ukalalık ve zorbalık yetmemiş gibi amaçlarına ulaşmış olmasına rağmen hala hadsizce davranarak zorbalıklarına devam ediyor. Bu kişinin iyi bir şair olması, iyi bir aşık olması toplumun huzurunu bozmasına göz yumulacak bir sebep değil. Bir insan topluma ayak uyduramıyorsa toplumdan uzak durmalı (Ki burada örneği kendimden veriyorum) eğer duramıyorsa toplumun huzurunu bozduğu için gerekli önlemler alınmalı ve adli işlemlere başlanmalıdır.
Ve şu şiirden de ne kadar egoist olduğu anlaşılıyor. Aslında bu şiir insanın kendine olan öz güven eksikliğine ve kendine acıma duygusuna işarettir. Fakat bu kişi kendine acımıyor, kendine öz güveni de eksik değil. Korktuğu şey sevdiği kadının onu beğenmemesi değil. O kadın onu beğenmese belki mücadele eder kendini kabul ettirir. Bu öz güvene sahip fakat onun korktuğu, sevdiği kadının burnuyla alay etmesi, ona gülmesi! Onu rezil etmesi… İşte bu kendini beğenmiş bir egoistin hisleri… Biraz da Roxane’den bahsedelim. Çok kısa bahsedeceğim. Roxane iyi bir kadın olabilir. İyi bir aşık olabilir ama asla iyi bir eş olamaz. Çünkü Roxane’da, en severek okuduğum şairlerin birleştiği ortak noktayı görüyorum. Bir adama değil, güzel sözlere, aşka aşık bir kadını görüyorum. Ve aşka aşık bir kadın sadece birinin değil. Güzel söz söyleyen tüm adamların kadınıdır!
Seyyahe: Cyrano, uzun ve büyük burnundan muzdarip genç bir silahşor. Zeki ve bilgili olan bu silahşor bana kalırsa kelimeleri dans ettirme konusunda oldukça mahir bir şair. Burnunu kompleks haline getirdiği için aymaz ve baskın bir karakter oluşturmuş kendine. Gözlemlerime dayanarak söylüyorum. Fiziksel kusura sahip olan insanlarda iki uç karakter hakim oluyor yani sanki önlerinde ki seçenek var da buna mahkumlarmış gibi. Ya çok pasif sinik bir yapıya sahip oluyorlar ya da bunu tam tersi olabildiğince baskın, aymaz karşıdakine konuşma fırsatı vermeyen ve bu eksikliği kapatmak için elinden gelen her şeyi yapan bir karaktere bürünüyorlar.
Öncelikle asıl paylaştığım videoyu önemseyip üzerine yorum yaparak tabiri caizse konuyu kaşıyıp merakımı uyandırdığın için ben teşekkür ederim. Muhtemelen sen bu şekilde yorumlamasaydın istemem tiradıyla yetinip kalacaktım. Film hakkında hem fikiriz döneme uyarlamaya ve dublaj olmasına rağmen duygu geçişi çok iyiydi.
Şimdi gelelim Cyrano hakkında düşündüklerime…
Ben Cyrano’nun 100 kişinin üzerine dostundan ziyade kendi içindeki coşkuyu dindirmek için atıldığını düşünüyorum. İyi ya da kötü gibi keskin bir ayrım yapmaktan yana değilim çünkü her insanın hem iyi hem kötü potansiyeli olduğunu ve bunu önemli olanın nerede kullanacağını düşünenlerdenim. Şunu düzeltelim söz konusu zat Cyrano’ya değil. Asıl Cyrano ona tiyatroyu yasaklıyor. Aslında tiyatroya saldırıp oyunu engellemesinin nedeni de bu. Söz konusu kişinin kötü bir oyuncu olması. Tiyatroya verdiğin önemi takdir ettim. Ancak ana karakterin tiyatroya o zararı vermesinin altında diğer adamın olayın ruhuna verdiği zararı engelleme isteği yatıyor. İşin açığı tiyatroda yaptıkları bana çok dokunmadı. Evet saygı duyulması gerektiği konusunda seninle hem fikirim fakat bir şeyin ruhunun bozulmasındansa fiziksel zarar görmesini yeğliyorum. Çok mu romantik yaklaşıyorum meseleye bilmiyorum ama genelde bu konuda eleştirilirim. Şekilden çok ruha önem vermek romantiklikse haklı olabilirler.
Kars’taki tiyatro hakkında verdiğin bilgi için teşekkür ederim bilmiyordum.
Cyrano’nun ukalalık, kendini beğenmişlik ve zorbalığını dediğim gibi fiziksel kusurundan duyduğu rahatsızlığa bağlıyorum. Bir tür dışavurum. Destekliyor muyum hayır ama çok da için boş haydutluklar olduğunu düşünmüyorum işin açığı.
Gelelim burun tiradına hala aynı fikirde değilim ama fikre karşı çıktığını söylemiştim senin de atıfta bulunduğun gibi filmi izlemediğim için kitaptan alıntılanan şu pasaja dayanarak söylemiştim onu:
De Valvert: Şey… burnunuz ne kocaman!
Cyrano: (pür ciddiyet) Evet, pek kocaman!
Hepsi bu mu?
De Valvert: Daha?
Cyrano: Bu kadarı az delikanlı!
Halbuki neler neler bulunmaz söyleyecek!
Asıl iş edada. Meselâ bak,
Hoyratça:“burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!
Dostça: “yana yatmaz mı, senden evvel davranıp kadehine batmaz mı?”
Tarifle: “burun değil bir kere, coğrafyadaböylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!”
Mütecessis: “acaba neye yarar bu alet? makas kutusu mudur, divit midir izah et!”
Zarifâne: “kuşları sevdiğiniz besbelli! yorulmasınlar diye yavrucaklar, temelli bir tünek kurmuşsunuz!”
Pür neş’e: “birader, şu koskocaman burnunla tütün içince, komşu “yangın var!” demiyor mu?”
Müdebbir: “aman yavrum, bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!”
Müşfik: “yaptırın ona küçücük bir şemsiye, yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!”
Alimâne: “görmüştüm aristophane’da belki hippocampelephan tocamélos adındaki hayvanın burnu gayet büyükmüş! sen ne dersin?”
Nobran: “zaten bilirim, sen misafir seversin, bu, şapka asmak için ne mükemmel bir icat!”
Şairâne: “ey burun! bütün cihana inat, seni baştan aşağı nezle etmeye kaadir tek rüzgar bulunamaz, karayel istisnadır!”
Hazin: “bir de kanarsa, kızıldeniz, ne belâ!”
hayran: “lavantacıya ne mükemmel tabela!”
Safiyâne: “abide ne günleri gezilir?”
Hürmetkârâne: “beyefendi kibarsınız muhakkak, yoksa imkânı var mı cumba sahibi olmak?”
Köylü: “vış anam! bu ne? bilmem guş mu balıh mı? yoksa bir tohuma gaçmış salatalıh mı?”
Sivri akıllı: “bunu tombalaya koymalı! kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı?”
Ve hıçkıra hıçkıra, nihayet, Pyrame gibi,
“bu ne felâket! bu ne musibettir yarabbi!
böyle berbat edip de yüzünü sahibinin,
şimdi de utancından kızarıyor bak hain!”
Olsaydı biraz nükte, biraz malûmatınız,
İşte karşıma geçip bunları sayardınız.
Fakat sizde nükteden eser yok zerre kadar,
Neyleyim cenab-ı hakk ihsan buyurmamışlar!
Zaten bir parça icat kudreti olsa bile
Böyle seçkin, muhterem hüzzar önünde hele,
Bana bu şakaları yapamazdınız elbet.
Ağzınızdan çıkmaya daha olmadan kısmet
Bunlardan birinin en ufak başlangıcı,
Karşınıza çıkardı Bergerac’ın kılıcı!
Ben bunları söylerim oldukça belâgatle;
Başkasından dinlemem fakat tekini bile!
Temelde Cyrano’nun fikir savaşı verdiğini düşünüyorum hala çünkü sanatın içinin boşaltılmasına karşı sergilenen bir tutumu ve bunun üzerine gelişen olaylar var ortada. De Valvert için değil belki ama tiyatroda onu uyaran adam sergilediği tavır saygısız ve haksız evet. Şimdi bir daha baktım da yukardaki bölüm filimde varmış aynen soylular için bildiğim tek yasa diye başlayan… Topluma ayak uyduramamak belki kısmi soyutlanmayı gerektirebilir. Ama tek yol uzak durmak da değil. Burada da ben kendimden örnek vereyim. Ayak uydurmazsın ama kendi doğrunu da dayatmazsın kendine de karşındakine de fikirsel ve yaşamsal özgürlük alanı tanırsın.
Kendini fiziksel olarak bir beğenme söz konusu değil elbet. Bu zor bir his ama. Her insan sevdiği tarafından beğenilmek istemez mi? Hani herhangi bir fiziksel kusuru (hoş ne kadar kusur denir bilmiyorum ama anormallik de diyebiliriz) olmayan bir kişi dahi diğer insanların gözünde olmasa da sevdiği beğendiği insanın gözünde dünyanın en yakışıklısı en güzeli olmak ister. Tabi yol bu değil ama hissin zorluğunu da es geçmemek empati kurmak da gerek diye düşünüyorum.
Cyrano’nun ukalalığını bir kenara bırakırsak toplumsal düzene karşı sağlam bir duruşu olduğunu düşünüyorum. Malumun olduğu gibi ‘İstemem Tiradı’ favorim. Her bir cümlesi üzerinde düşünülüp hayata geçirilesi. Ki sen de çevrende yaşıyor ve görüyorsundur. Sırf yaranmak göze girmek için vazgeçilen değerler, yapılan şaklabanlıklar. Son 7 aydır iş yerimde tanık olduğum bu tarz saçma tavır var belki de ondan bu kadar hoşuma gidiyor istemem kısımları.
Roxane’a gelince. İyi ya da kötülüğü tartışılabilir. Ne Roxanemış be dediğimi itiraf edeyim ama. İyi bir aşık değil de maşuk olur. Çünkü kadında gözlemlediğim egosu ve kadınlığının okşanmasından memnuniyetti. Aşık olmak kendinden fedakarlıkta bulunmayı gerektirir. Ha savaş alanına gelmesi, Cyrano ile konuşması fedakarlık olarak değerlendirilebilir belki. “Çünkü Roxane’da, en severek okuduğum şairlerin birleştiği ortak noktayı görüyorum.” Cümleni okuduğum ilk anda gülümseyerek Tomris Uyar dedim. Tumblr’daki paylaşımına baktım sonra Tomris Uyar’dan bahsetmişsin 🙂 Evet ben de Roxane da kendini bir adama adamışlık göremedim. Hatta dediğim gibi güzel sözlerin ego ve kadınlık tatmini olduğunu düşündürdü. Tanımlamanı beğendim güzel oldu Bence 14 yıl geçip o kişinin Cyrano olduğunu anlamaması absürttü. Kaldı ki benim değer yargılarımla, aşk anlayışım Roxane ile çok farklı. Sözlerin, Christian’a ait olmadığı gün gibi ortadaydı. Tavırlarının çiğliği bunu çok fazla belli ediyordu. Yakışıklılık bu denli önemli miydi bilemiyorum.
Bunlar dışında filmde anlam veremediğim birkaç sahne vardı. Bir şey vardı da ben mi kaçırdım bilemedim. Bunlardan birincisi kadınaların toplandığı ve gaylerin şiir okuduğu salon neydi o? Gayler ne alakaydı neyi vermeye çalışmışlardı çok anlayamadım işin açığı ama merak ettim bir fikrin var mı? İkincisi rahibelerin aralarındaki Cyrano muhabbeti çok havada kalmıştı. Ha son olarak bir de savaş sahneleri aşırı saçmaydı. Nasıl savaş bu dedim yani 🙂
Cyrano’nun Roxane’a olan aşkından Christian’a dost olması ve yardım etmesi, bana Mecnun’un Leylan’nın köyünden diye köpeği dahi sevip sarmalamasını hatırlattı.
Serkan: Cyrano, fiziksel kusurundan dolayı birkaç karaktere bürünmüş durumda değil. Bildiğiniz baskın, bir kişilik. Fakat baskın kişiliğini bir bölüğe komutanlık yaparak kullandığı gibi halka zorbalık yaparak ta kullanabiliyor. Ben bu adam hakkındaki kötü yorumunu halkın, topluluğun düzenine engel olmasından dolayı yapıyorum. Cyrano bu sebepten ötürü kötü ve film bu kötülükleri romantizm adı altında meşru kılıyor. Açıkçası filmin burada yerine getirmesi gereken etik görevlerinden biri olan halka mesaj verme görevinden eksik kalıyor.
Tiyatro konusu çok önemli bir konu, isimleri not almadığım için Cyrano’ya tiyatroyu yasaklayan kişi sahnedeki şişkomuydu bilmiyorum ama tiyatro Cyrano’ya yasaklanıyor. Ki tiyatroda bu kadar anormal davranan bir insanın tiyatro salonlarına alınmaması gayet normal. Romantik yaklaşım dediğin yaklaşımına birkaç şey eklemek istiyorum. Tiyatro ve sanatçıya değer vermek istersen, iyi de olsa kötüde olsa tahammül edersin. Ve sıranı beklersin. Bu Bertolt Brecht’te, Carl Valentin’de böyle olmuştur. Çok sevilmeyen oyunları, oyunlar bittiği zaman alkışlanmaz, ıslıklanır ve protesto edilirdi. Ama asla oyunun oynanmasına engel olunmadı. Sanatçı iyide olsa kötüde olsa her zaman tahammül edilmelidir. Buna en güzel örnek Neyzen Tevfik’in meyhane kenarında otururken ona en büyük saygısızlık yapan gence verdiği derstir. O genç kişi hem Neyzen’in yerine oturur had bilmeden, hemde çıkarır neyini üflemeye çalışır Neyzen oradayken. İşletme sahibi çocuğu yaka paça dövdürmek ve mekandan atmak ister. Fakat Neyzen, had bilmez bu sanatçıya hayatının en büyük dersini ve konumuz ile alakalı olan tahammülün ve sanata olan saygının dersini verir. Çocuk çıkılması güç bir makama gelir ve tam orada tıkanır. Bu sefer Neyzen, elinde rakı şişesi ile bu zor makama neysiz devam eder ve çocuğa o anda saygıyı öğretir. Cyrano’da bu karakteristlik tahammül ve saygı denilen erdemli özellikler bulunmuyor. Yaptığı her hareket kendi çıkarına ve egosunu tatmin etmek için. Mektuplar yazarken de egosunu tatmin ediyordu, tiyatro salonunu mahvederken de…
İçi boş haydutluklar olduğunu mu düşünüyorsun? Görmedin mi o burun tiradından önceki sahnede basit bir halktan yaptıklarını? Onu topluluk içinde küçük düşürmesini, aşağılamasını ve ona karşı fiziksel şiddet uygulamasını görmedinmi? Bu içi boş bir haydutluk değil. Bu ilk okulda hayvan gibi olan çocuğun sınıfın çelimsiz ineğini dövmesi ile eş değer bir durum.
Kendini fiziksel olarak bir beğenme söz konusu değil elbet. Bu zor bir his ama. Her insan sevdiği tarafından beğenilmek istemez mi? Hani herhangi bir fiziksel kusuru (hoş ne kadar kusur denir bilmiyorum ama anormallik de diyebiliriz) olmayan bir kişi dahi diğer insanların gözünde olmasa da sevdiği beğendiği insanın gözünde dünyanın en yakışıklısı en güzeli olmak ister. Tabi yol bu değil ama hissin zorluğunu da es geçmemek empati kurmak da gerek diye düşünüyorum. Cyrano’nun beğenilmek yada beğenilmemek gibi bir kaygısı yok. Onun kaygısı alay edilmemek. Bunun altını çizmek istiyorum.
Cyrano genç aşıklara yardım etmesi ve aşıkların bir birine olan tutumları da sanki orada aşkın maddesel yanına dikkat çekmek isteniyor izlenimi doğuruyor. Zamanla maddesel olan aşk manevi değer kazanıyor ama artık çok geç. Seninde dediğin gibi kız sadece ruhunun okşanmasını, yüceltilmesini istiyor ve bedensel olarak güzelliğe, yakışıklılığa tapıyor. İlişkisi tamamiyle bencillik üzerine kurulu. Savaş meydanına gelmesi ise bana maddeden, maniviyata geçişi değil, tamamiyle bencilliğinden dolayı. Artık o sözleri yazanı görmek ve tatmak istemesi üzerine yaşamak istediği bir heyecanı yaşamak için oraya gidiyor.
Etrafındaki genç kızları gözlemlediğin zamanlar olmuşsundur ben kız meslek liselerinde ve şuana kadar durdurduğumuz içi kız dolu okul servislerinde gözlemlediğim ama pek anlam veremediğim bir şey var. Böyle toplu kızlarin bulunduğu yerlere bir erkek girdimi hemen fıkır fıkır oluyorlar. Üstelik Cyrano gibi kendini beğenmiş, ukala, egoist bir erkek rahibeler gibi kızların pek ilgisini çeken bir tarz. Bundan mütevellit olacak ki böyle fingirdiyorlar.
Şiir okuma sahnesine gelince. Bu sanat işlerinde bilirsin ibneler genelde entel dümbükler oluyor. Ve daha sanat ruhlu oluyorlar. Muhtemelen böyle şiir okudukları bir meclis kurmuşlar. Ve Roxiane’da tiyatro seven, şiir düşkünü bir kadın olarak boyle bir mecliste var olması normal.
Seyyahe: Sen bana filmi anlamamışsın otur bir daha izle Seyyahe diyorsun. Ama gerçekten aynı yere bakıp nasıl bu kadar farklı görebildiğimiz anlamaya çalışıyorum. Filmin mesaj vermediğine emin misin soylu üstünlüğünü reddedip onur ve gururun altını çiziyor bence.
Çeviride sorun var bence. Çünkü benim izlediğim haliyle Cyrano o şişmana yasaklıyor. Ve işini hakkıyla yapmayıp içini boşaltmasını buna sebep gösteriyor.
Herşey sanat mıdır gerçekten? Tahammül etmek zorunda mıyım ya da geçen Onur Ünlü meselesine yorum yapmıştın dönecektim unuttum. Sanat ve sanatçılık ahlaksızlığı meşru kılıyor mu? Ahlâksızlıktan kastım da iş ahlakı niteliğinin bulunmaması. Oyunu engellemeyi elbette meşru bulmuyorum.
Mektup yazarken egosunu mu tatmin ediyordu çok emin değilim. Diğer konular evet ama mektup yazarken bence itiraf edemediği ve sevdiğini bir başkasına kendi elleriyle teslim etmenin acısını dindireme çabasıydı bence. Çok gaddar yaklaşmıyo musun karaktere.
Halktan birine yaptıklarında haksiz olduğunu bi önceki mailde belirtmiştim.
Beğenilme kaygısı olmadığını düşünmüyorum. Hatta Roxane Christian ın ruhuna aşık olduğunu atladığında çirkin vurgusu çok yapıldı.
Diğer konularda aynı düşünüyoruz zaten. Ama gaylere taa o dönemlerden bi kadar önem verilmesi şaşırtmadı değil.
Serkan: Soylu üstünlüğü reddetmeyi nereden çıkardın? Öyle bir şey yok 🙂 Eğer alınmış bir mesaj varsa o Roxane’yı seven komutanın değişimi belki bir mesaj olabilir. Yoksa Cyrano tekrar aynı düz bencil yaşantısına devam etmekte, üstelik yaptığı yorumlar ve saygısızlıklarla daha çok insanı kızdırmakta. Hatta ölmesine sebebiyet veren kazada bu kızdırmalardan ortaya çıkıyor. Eğer Cyrano soylu olmaktan vs. vazgeçmiş olsaydı öldürülmek daha kolay olurdu böyle kaza süsü verilmezdi. Sadece soylu insanların öldürülmesi araştırılır, diğerlerin öldürülmesi sıradan karşılanır o dönemlerde.
Her şey sanat mıdır bilmem ama her şeyde sanat vardır. Allah’ın yarattığı varlıklar, nesneler o kadar büyük sanat eseridir ona hayranlık duyup tefekkür ederiz. Konumuz ile alakalı değil ama her şey sanat mıdır sorusuna cevap vermek istedim 🙂 “Sanat ve sanatçılık ahlaksızlığı meşru kılıyor mu?” Kime göre, neye göre? İnsanlar kendi aralarında zevklere, düşüncelere ayrılmışlar. A topluluğu olmuşlar, b topluluğu olmuşlar. Her topluluğun kendine göre bir ahlakı, kendine göre kültürü var. Topluluklar arası küfürler, saygısızlıklar yada hürmet göstermeler farklılaşabiliyor. Sanat topluluklarında ise kültür yanlış üzerinen doğruyu anlatma, doğru üzerinden yanlışı anlatma gibi mesaj kaygısı taşıyan sanat eserleri oluşturmak ve bir ironi oluşturmak gibi kaygılarla sanatçı eser üretiyor. Burada yapmış olduğu öneri bize ahlaksız yada etik gelmeyebilir ama önemli olan bizim onun ötesini görebilmemizdir. Ötesini gördüğümüz halde de yine bize etik gelmeyen ahlak dışı olan şeyler olabilir tabi.
Bence dublajda sorun var 🙂 Çünkü alt yazıda o adamın sahneye temelli değil, sadece o oyunu geçiştirmek için çıktığı anlaşılıyordu, eğer yanlış hatırlamıyorsam (Genelde hep yanlış hatırlarım. B12 Eksikliği, biraz geri zekalı yapıyor beni)
Mektup konusuna gelirsek bence Cyrano o mektupları yazarken her zaman kendisinin yazdığını ortaya çıkacak ümidiyle yazıyordu. Hatta ve hatta cephede bile o küçük veletin haberi olmadan mektup göndermesi de bu yüzden bence. Hep kendini ispatlayabilmek. Bu durumu nereden biliyorum diye soracak olursan hayatımdaki en büyük ego sorunu budur derim. Lise 1’de tam olarak aynısı olmasa da buna benzer bir şey başıma geldi. Birde Stefan Zweig’ın yada Oscar Wilde’ın bir öyküsünde yine buna benzer bir durum söz konusuydu. O hikayede bunun nasıl bir ego tatmini olduğunu yazar daha iyi anlatıyordu şuan o yazılar tam olarak benim aklıma gelmiyor. (Sözde böyle düşünce ve fikirleri 1000kitap’a yazacaktım ama tembellik ve üşengeçlik işte. Yazmış olsaydım şimdi oradan kopyalar yazardım.)
Gaylarınsa her zaman bir şekilde toplum içinde kendilerine yer bulduğu su götürmez bir gerçek çünkü o insan sapkınlığının son noktası. Kendini tatmin edemeyen zenginlerin geldiği son nokta! Taaa Romalıların üstün olduğu çağdan, Amerikalıların üstün olduğu bizim çağımıza kadar her zaman kendilerine yer buldular. İşin kötü yanı üstün çağ sırası Amerikalılara geldiğinde bu gaylik sadece yetişkin erkeklerle değil, miğde bulandırıcı olacak özür diliyorum ama oğlancılık denilen genç çocuklar bile kullanıldı! Osmanlı içinde de bu tarz dedikodular dönmekte, doğru yada yanlış bilemem ben uzman değilim ancak bazı kayıtların olduğu öne sürülüyor. İnsanlık adına utanç verici bir durum…
Seyyahe: Nasıl yok? İstemem tiradında neden bahsediyor o zaman? Ya da o komutanın olduğu sahnelerde. Hatta eldivensiz ve dantelsiz olduğu için aşağılanması bunları nereye koyuyoruz? Cyrano soylu mu ki? Cyrano bana biraz divan edebiyatındaki Nef’i’yi hatırlatıyor bilir misin bilmem. Nef’i, sivri dilliliği ve eğilmeyen başıyla bilinir genelde. Hatta çok meşhur bir kitabı vardır ismi Siham-ı Kaza, kitap hakkında şöyle bir beyit söylenir, “Gökten nazire indi Siham-ı kazasına, Nef’i diliyle uğradı hakkın belasına” ben Cyrano’yu Nef’i’ye benzettim. O da diliyle uğruyor hakkın ya da halkın belasına:) Cyrano sıradan bir komutan.
Her şey sanat mıdır sorgusunu da yanlış anladığını düşünüyorum:) o konuda sıkıntı yok benşm kastım sanat bu kadar dokunulmaz mı ya da sanatçı her yaptığında haklı mıdır? Ha çok özür dilerim orayı cevaplamışsın:)
Bir yerde sorun var tabi de Allah bilir hangisinde: )
Mektup konusuna gelince tecrübe konuşuyor diyorsun. O zaman susarım zira tecrübeye sonsuz saygım var efenim 🙂
Gayler ve türevleri son dönemlerde ilgi alanım içine giriyor. Son dönemlerde senin de gözlemlediğin üzere çok fazla artış gösterdi. Her yerde her şeydeler. Bu beni çok rahatsız ediyor. Onlar böyle bir sapkınlığı meşru olarak göstermeye çalışırken biz elimin kolumuz bağlı oturuyoruz. Şu an internette herkes her şeye çok rahat bir şekilde ulaşıyor. Lisede eşcinsellik ne demek onu dahi bilmezken şu an liseliler. Çocuklar üzerinden projeler yürütülüyor. Bu yüzden biraz okuma araştırma yapıyorum konu üzerinde haliyle filmde de dikkatimi çekti.
Mailleşmeleri kısa kısa karşılıklı sohbet tarzına çeviremediğim için kusura bakmayın lütfen. Ayrıca yazının kapak fotoğrafını seçerken Cyrano’nun ne kadar zorba olduğunu göstermek için özel olarak seçtim. Bu sahnede halktan basit birini sadece gözü burnuna kaydığı için azarlayıp, milletin içinde rencide ediyor. Nasıl bir zorbalık bakar mısınız…
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.