Dinledim: Sen Ben Lenin Film Müziği (Ahmet Abi – Mendilimde Kan Sesleri)
19 Mayıs 2022Gittim: Dönerci Tacettin “Genel Kanı Neyse Onu Yaşıyoruz”
20 Temmuz 2022Netflix’te ne izlesem diye bakınırken Satranç filmi dikkatimi çekti, açıklamasında Stefan Zweig’ın kitabından uyarlama olduğu yazmıyor ama türünde kitaplardan uyarlanan olduğu belirtilmiş. Kaç tane filme uyarlanacak Satranç kitabı vardır ulan diyerekten bodozlama filmi izlemeye başladım. Evet bu film, Stefan Zweig’ın Satranç kitabından uyarlanmış. Hatta o kadar güzel uyarlanmış ki filmin sonu biraz tıraş edilse, kitaptan daha da güzel olabileceğini düşünüyorum.
Yönetmen ve Oyuncu Dedikodusu
Satranç filminde Philipp Stölzl isimli yönetmeni tanımış oluyorum. Bu yönetmen genelde filmografisi itibariyle yaşanmış öykülerden, biyografik hikayelerden beslenmeyi tercih eden bir yönetmenmiş. Hatta yönetmenin tavsiye filmleri de çok ilgi çekici. Müsait bir zamanda o filmleri de izlemek istiyorum. Bu filmler Goethe! (2010) ve The Physician (namı diğer İbn-I Sina: Hekim -2013) filmleri. Filmin başrolünde Oliver Masucci oynuyor. Başrolü gördüğüm zaman nedense aklıma direk Johnny Deep geldi. İçimden Deep olsa sanki daha iyi otururmuş bu filme diye düşündüm ama bilin bakalım Oliver abimiz kim? Tabii ki siz daha iyi biliyorsunuzdur benim görsel ve isim hafızam zayıf olduğu için Oliver’in kim olduğunu google’lamam gerekti. Zaten Oliver, Johnny’in yan sanayisi olarak, Johnny Fantastik Canarvarlar‘dan kovulduğu zaman onun yerine geçen aktörmüş…
Efsanevi Sonlu Filmlerden Olabilirdi
Yönetmen ve oyuncular hakkında bu kadar dedikodu yeter. Stefan Zweig’ın Satranç kitabı güzeldi. İlk olarak ortaokulda ikinci olarakta askeri görevimi yaparken okumuştum. Hatta kitabın kapağına attığım imzada şafak 110 yazmışım. (Hey gidi günler hey) Film hakkında konuşmak gerekirse bir film bu kadar mükemmel bir sona bağlanmak için anca bu kadar kasvetli ve karanlık olur. Filmdeki ana karakterimiz Josef Bartok’u iki farklı zaman diliminde eş zamanlı olarak izliyoruz. Geçmişi ile şimdiki zamanını aynı zaman çizgisinde işleyen yönetmen olay örgülerini birbirine o kadar güzel işliyor ki en son yapılan satranç müsabakasında Josef Bartok’un hala tutsak mı yoksa gemide özgür mü olduğunu anlamıyoruz. Açıkçası film tam olarak o satranç sahnesinde bitseydi efsanevi film sonlarından biri olabilirdi.
Josef Bartok Karakterinin Mükemmelliği
Oliver Masucci’yi Johnny Deep ile karşılaştırarak hata ediyorum biliyorum, belki fanatiklik yapıyor olabilirim ama Oliver Masucci’nin de hakkını Masucci’ye vermek gerekir. Josef Bartok karakterine o kadar bütünleşmiş ki, Josef’in çektiği her acıyı, girdiği her bunalımı yönetmenin ve kurgu ekibinin efektleri ile birlikte bizde yaşıyoruz. Josef karakterinin ne kadar entelektüel biri olduğunu, ruhunun neye ihtiyacı olduğunu ve girdiği depresyonlar ile bunalımlar sonucu nasıl akli melekelerini kaybettiğini film boyunca mükemmel oyunculuk ve sinematografiyle izliyoruz. Hatta Stefan Zweig’in Satranç kitabının çevirisini yapan Ahmet Cemal kitap ve Zweig hakkında bir kaç kelam ederken; “…Avusturyalı Jean Amery’nin toplama kamplarına ait izlenimlerini dile getirdiği bir denemesinde, bu kamplara gönderilen bir aydın için gerçekleşen ilk sonucun -entelektüel ölüm- olduğundan söz eder…” açıklmasını görüyoruz. İşte aktör Masucci canlandırdığı Josef Bartok karakterinin entelektüel ölümünü bize bu şekilde, gerçekten ölmüş gibi yaşattığını söylemekte yarar var.
Tekrar söylüyorum eğer film son satranç müsabakasında bitmiş olsaydı tüm bu emekler sonucunda uyarlandığı kitaptan daha güzel bir film olabilirdi. Fakat filmin sonu, filmin sertliğini ve dramasını çok yumuşatıyor. Eğer Stefan Zweig’ın Satranç kitabını beğendiyseniz mutlaka filmini de izlemenizi tavsiye ederim. Beni okuduğunuz için teşekkür ederim…
Serkan Dinç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.